| 19-  AİLE VE HAYAT
 5-Anne-baba ve akrabalara ihsanda bulunma:
 
 “Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya,  akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa,  yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine)  iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez” (Nisa Suresi 36)
 
 6-Akrabalara güzel sözlerle hitap etme:
 
 “(Mirastan payı olmayan) yakınlar, yetimler ve yoksullar miras taksiminde  hazır bulunursa bundan, onları da rızıklandırın ve onlara güzel söz söyleyin” (Nisa Suresi 8)
 
 7-Eşler ve ailenin diğer fertleri için hayır duada bulunma:
 
 (Ve o kullar): “Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler  bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl!” derler (Furkan Suresi 74)
 
 8-Evlilik hayatında ve aile üyelerine karşı davranışlarda takvayı esas alma:
 
 “Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden  endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh  (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve  Allah'tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa Suresi  128)
 
 
  Tarafların zorluklara göğüs germe ve fedakârlıklarda bulunmalarıyla ailedeki  engeller rahatlıkla aşılabilir. Zaaflarla dolu insanların bir kısmında  fazlasıyla bulunan kıskançlık ve bencillik eşler arasında sıkıntıların  yaşanmasına yol açabilir. Dolayısıyla fedakârlığı birbirlerinden beklemeye  başlarlar. Böyle durumlarda Mü’minler, fedakarlıkta bulunmakla sorumludurlar.  Daha doğrusu davranışlarında takvayı esas almalıdırlar. Takva ön planda olduğu  zaman sıkıntı ve zorlukları aşmada hiçbir sıkıntıyla karşılaşmayacaklar. 
 “Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç  yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi  bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok  bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Nisa Suresi 129)
 
 Birden fazla evlilikte erkeğin eşler arasında adaleti koruması şarttır. Ancak  maddi olmayan alanlarda adaleti sağlama çok zordur. Ayeti kerime bunun  zorluklarına işaret etmektedir. Ancak, bu yapılamazsa da maddi alanlarda  adaletin sağlanması için çabalamalıdır. Örneğin eşlerle birlikte kalma müddeti,  barınak, yiyecek, giyecek ve diğer alanlarda fazla zorlanmadan adaleti sağlama  imkânı vardır.
 
 Allah Teâla, asıl mevzuu talak olduğu halde Talak Suresinin yarısını (altı  ayetini) takvaya ayırmaktadır. Takvaya riayet etmeyle birlikte kadın ile erkeğin  evlilik hayatlarının, aralarındaki ihtilafların ve çekişmelerin bertaraf  edilmesi, bunların kadın ve erkek arasında anlaşma ve uzlaşmayla çözüme  kavuşturulması ve böylece ailenin sıcak yuvasının bozulmaması istenmiştir.
 
 9-Hayatın müşterekleri ve çocukları emzirme ile ilgili konularda meşverette  bulunma:
 
 “Anneler, çocuklarını iki tam yıl emzirsinler. Bu, emzirmeyi mükemmel şekliyle  uygulamak isteyenler içindir. Annelerin, münasip şekilde yiyeceğini giyeceğini  sağlamak, babanın görevidir. Hiçbir kimse takatinin dışında bir görevle yükümlü  tutulmaz. Çocuk yüzünden ne annesi, ne de babası zarar görmemelidir. Babanın  varisine de aynı vazife yaptırılır. Fakat anne baba aralarında görüşüp anlaşmaya  vararak, iki yıldan önce, çocuklarını sütten kesmek isterlerse, kendilerine bir  vebal yoktur. Şayet çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz, Kendilerine  vereceğiniz ücreti münasip tarzda ödemek şartı ile bunda da size vebal yoktur.  Bununla beraber Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah yaptığınız her  şeyi görmektedir” (Bakara Suresi 233)
 
 10-Temiz ve namuslu eşlere iftira ve töhmette bulunmaktan kaçınmak:
 
 “Eşlerine zina esnasında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara  gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna  dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer  yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir. (Nur Suresi 6)
 
 “Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnü  zanda bulunup da: "Bu, apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?” (Nur  Suresi 12)
 
 11-Akrabalarla ilişkileri kesmekten kaçınmak:
 
 “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve  ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını  kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına  riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (Nisa Suresi 1)
 
 “Geri dönerseniz, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya ve akrabalık bağlarını kesmeye  dönmüş olmaz mısınız?” (Muhammed Suresi 22)
 
 Ayet, Allah’a verdikleri söze sadakat göstermeyenleri suçlarken, İslam’dan yüz  çevirmeleri durumunda cahiliye dönemine ait adet ve geleneklere döneceklerini,  yağma, talan, akraba arasında çekişme ve kız çocuklarını diri diri toprağa gömme  gibi kötülükleri işleyen cahillerden olabileceklerini haber vermektedir.
 
 “İşte bunlar, Allah'ın kendilerini lânetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör  ettiği kimselerdir.” (Muhammmed Suresi 23)
 
 12- Aile binasının sağlamlaştırılmasının yollarından biri de aile bireylerinin  birbirlerine karşı mesuliyet hissine sahip olmalarıdır:
 
 Birbirlerini uyararak, tebliğde bulunarak ve birbirlerini Allah’tan korkmaya  davet ederek sıkıntı ve zorluklarını aşmaya çalışırlar. Aslında bunlar Kur’an  toplumunun birinci derecedeki sorumluluklarıdır. Bu sorumluluklara dikkat çeken  Allah Teala Resul-ü Ekrem (sav)’e şöyle buyurmaktadır:
 
 “(Önce) en yakın akrabanı uyar” (Şuara Suresi 214)
 
 Başka ayette bütün Mü’minlere hitap eden Allah Teala şöyle buyurur:
 
 “Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten  koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı  gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (Tahrim Suresi 6)
 
 Hz. İsmail’in tavsiyesi hakkında ise şöyle buyurulur:
 
 “Halkına namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir  kimse idi.” (Meryem Suresi 55)
 
 C- Kur’an-ı Kerimin üçüncü siyaseti ise çocuk sahibi olmakla ve sıla-i rahimle  aile bireyleri arasında muhkem bağın oluşturulmasıdır:
 
 Çocuk sahibi olmakla aile ocağı sıcak bir yuvaya dönüşürken, bu gelişme eşler  arasında daha içten ve samimi ilişkilerin oluşmasına, ailede huzur ve sükûnetin  gelişmesine yol açar. Evlilik hayatında çocukların bulunmaması ise çoğu zaman  eşler arasında ilişkilerin soğumasına, gereksiz yere tartışmaların ve  çekişmelerin yaşanmasına ve bu tür ilişkilerin evliliği boşalmalara kadar  sürüklemesine yol açmaktadır.
 
 Aynı şekilde sıla-ı rahim, ailelerin birbirlerine daha fazla bağlanmalarına,  ilişkilerini güçlendirmelerine ve gelişmelerine yol açmaktadır.
 
 Yukarıda zikrettiğimiz bazı ayeti kerimeler bu konuyu da kapsadığından bir  misalle yetineceğiz. Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
 
 "Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının" (Nisâ Suresi 1)
 
 Resul-i Ekrem (Sav) ise sıla-i rahim hakkında şunları dile getirmektedir:  "Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasını görüp gözetsin" (Buhari,  İlim, 37; Müslim, İmam, 74–77).
 
 Diğer taraftan İslam’ın evliliği teşvik ettiğine, evlilik yuvasının oluşmasını  kolaylaştırdığına, talakı zorlaştırdığına ve hatta onu özel şartlara  bağladığına, aile yuvasını şekillendirme ve güçlendirmek için gerekli olan  ortamı hazırladığına tanık olmaktayız.
 
 İbrahim FIRAT
 |