| 19-  AİLE VE HAYAT
 b- Kur’an-ı Kerim’in diğer bir siyaseti, aile binasının muhkem hale getirilmesi  ve aile fertleri arasında güçlü bağların kurulmasıyla ilgilidir:
 
 1-Kur’an-ı Kerim eşlerin birbirleriyle uygun ve iyi ilişkiler içinde olmalarını  şart koşar:
 
 “Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız helal değildir.  Apaçık olan 'çirkin bir hayasızlık' yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin  bir kısmını gidermeniz (kendinize almanız) için onlara baskı yapmanız da (helal  değildir.) Onlarla güzellikle geçinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa, belki,  bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar.” (Nisa Suresi 19)
 
 Aileye yeni bir düzen getiren İslâm, daha önce gerek Arap cahiliyesinde gerekse  de diğer milletlerde yaygın olarak uygulanan kadının mal ve hayvan gibi miras  konusu yapılmasını yasakladı. Kadının evlenme hakkından yoksun bırakılıp evde  tutulmasını ve esir gibi alıkonmasını sona erdirdi. Yalnızca zina suçu işleyen  kadınlar için bazı sınırlamalar getirildi. Bu hüküm ise zina haddi  belirleninceye kadar yürürlükte kaldı.
 
 İslam, ayrıca kadına istediği erkekle evlenme özgürlüğünü getirdi. Bu özgürlüğü  bütün meşru evlilikler için geçerli kıldı. Kadına iyi davranma erkeğe farz  kılındı. Hatta eşlerinden hoşlanmayan erkekleri bile, bir arada yaşamayı  imkansız hale getirecek istisnai durumlar dışında bu zorunluğun kapsamı içinde  tuttu.
 
 Duygusal bazı gelişmelerden dolayı erkeklerin yuvalarını yıkmaktan kaçınmaları  istendi. Böyle bir işe girişmemelerini, Allah Teala’ya yönelip çözümü Allah  katında aramalarının yolunu gösterdi. Oysa eşlerinden hoşlanmayan ve onlarla  aralarına bir nevi soğukluk giren erkeklerin birkaç adım ötede mutlu  olacaklarını kavramaları zordu. Ancak onlara telkinde bulunan Allah Teala, soğuk  gönüllerine ılık bir rüzgar değdirerek sıkıntılarını sona erdirdi. Duygusal  yaklaşımlarını bastırıp ortak hayata devam kararı aldıklarında Allah Teala’nın  erkeklerin hoşlanmadıkları şeylerde hayırlı bir yol açabileceğine işaret etti  “…bilesiniz ki, Allah hoşlanmadığınız bir şeyi hakkınızda çok hayırlı kılmış  olabilir…" (Nisa Suresi 19)
 
 Ayet-i kerimedeki bu son kayıt, sıkıntı ve problem ateşinin nasılda  söndürüldüğünü anlatmaktadır. Böylece insana huzur ve güven veriyor. Allah’a  dayanınca sorunların çözüleceğinin müjdesini bağışlıyor. Böylece erkeğin nikah  bağını ciddiye alması, buna sıkıca sarılması ve bunu duygusal davranışlarına  kurban etmemesi isteniyor.
 
 Vahiydeki işaretler, evlilik ilişkilerinin basit hazların ve şekli cazibelerin  kurbanı edilemeyeceğini, aile yuvasının korunması için erdemliliğin, nezaketin  ve fedakârlığın en bariz özellikler olarak birçok sıkıntıyı aşmada öncülük  edeceklerini ortaya koyar.
 
 Erkeğin sabır, tahammül ve ümit dolu bekleyişine rağmen evlilik yürümüyorsa,  ayrılıktan başka yol kalmamışsa erkek engellenmez. Ancak, kadının hakkı olan  mihrin verilmesi gerekir.
 
 2-Aralarında sorun çıktığı zaman eşlerin arası bulunulmalı ve uzlaşma  sağlanmalıdır:
 
 “Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden  bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak  isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden  haberdar olandır.” (Nisa Suresi, 35)
 
 
  Allah Teâla, kadınla erkeğin birlikte yaşamasını huzur, güven ve mutluluk sebebi  yaptı. Evliliği kadın ve erkek için sığınma ve korunma yeri olarak tayin etti.  Her ikisiyle insan soyunun çoğalmasını, hayatın sürekliliğini, sakin, huzurlu,  emniyetli ve korunan bir yuvayı hayatın gelişmesinin merkezi olarak tayin etti. 
 Ayeti kerime, evlilik kurumunu düzene sokup aile fertleri arasında çıkabilecek  sıkıntı ve problemlerin çözüme bağlanmasını istemektedir. Aile yuvasının  tehlikeden korunması istenirken, bu tehlikenin karı-kocayı tehdit etmekten öte  korumaya muhtaç, anne babanın kolları arasında büyümeleri gereken çocukların  geleceğini de tehdit ettiğini vurgulamaktadır.
 
 Aile yuvasının bozulmasının önüne geçmek için Allah Teala bizzat yardım vaad  etmekte, kadın ve erkek tarafından hakem tayin edilenlerin barıştırma  çabalarının Allah Teala tarafından başarıya ulaştırılacağı haber verilmektedir.
 
 “Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz  çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah  yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi  geçinir ve Allah'tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa Suresi, 128)
 
 “Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç  yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi  bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok  bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Nisa Suresi, 129)
 
 Evliliğin yıkılması çoğu zaman tarafları büyük sorunlarla karşı karşıya  getirmekte ve insan psikolojisini olumsuz etkilemektedir. Kadınlar, erkeklerin  kaba davranmalarından, eşini boşayarak yüz üstü terk etmelerinden korkarlarsa  bazı haklarından feragat edip erkeklerle anlaşarak bunu giderme hakkına  sahiptirler. Bu fedakârlık sayesinde bir yuvayı yıkılmaktan kurtarma, eşler  arasında düzelmesi zor yıkımların önüne geçmeye sebep olmaktadırlar ki Kur’an’ın  deyimiyle bu bir sulh girişimi olup hayırlı bir yöneliştir.
 
 Ancak kalpler katılaşıp bu ilişkiyi sürdürmeyecek duruma gelirse, karı-kocanın  gönlünde hayatın istikrarlı bir şekilde sürmesini sağlayacak unsurlar kalmamışsa  o zaman, evliliğin sürdürülmesinde diretmenin anlamı kalmaz. Çünkü İslâm,  eşleri, halatlarla, iplerle, bağlarla ve zincirlerle birbirine bağlama gibi bir  zorunluluk getirmez. Sevgi ve şefkat, sorumluluk bilinci ve nezaket anlayışıyla  evliliğin sürdürülmesini ister. Birbirinden nefret eden gönülleri tedavi etmeye  hiçbir yöntem problemi çözemeyince, eşleri zorluk ve nefret zindanında tutmaya  ya da görünürde birbirine bağlı, gerçekte ise ayrı yaşayan karı-kocaya çekilmez  evliliği dayatmanın hiçbir anlamı yoktur.
 
 3-Hikmetle davranış ve eşlerin birbirlerine dönüşünün sağlanması:
 
 “Kendilerine mehir tayin ederek evlendiğiniz kadınları, temas etmeden  boşarsanız, tayin ettiğiniz mehrin yarısı onların hakkıdır. Ancak kadınların  vazgeçmesi veya nikâh bağı elinde bulunanın (velinin) vazgeçmesi hali müstesna,  affetmeniz (mehirden vazgeçmeniz), takvâya daha uygundur. Aranızda iyilik ve  ihsanı unutmayın. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görür.”  (Bakara Suresi, 237)
 
 Kur'an-ı Kerim aile bireyleri arasında kolaylıklara ve erdeme yönlendirme gibi  bir yöntemi takip eder. Ancak kalpleri lekelerden arıtmadan, pak ve temiz bir  olgunluğa ulaştırmadan işin peşini bırakmaz. Bağışlamanın takvaya daha da yakın  olduğunu, kadınla erkeğin arasındaki ihsan ve erdemliliğin paha biçilmez  değerler olduğunu ve Allah Teala’nın atılacak her onurlu adımı yakından  gördüğünü haber verir.
 
 4-Eşler, ilahi kanunlar çerçevesinde hareket etmelidir:
 
 “Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle  salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız  size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik  haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna! (Ey müminler!)  Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden  kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de  sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları  aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir.” (Bakara  Suresi, 229)
 
 “Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle  evlenmedikçe onu alması kendisine helâl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, (her  iki taraf da) Allah'ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde,  yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları  bilmek, öğrenmek isteyenler için açıklar. (Bakara Suresi, 230)
 
 Evlilik hayatını sona erdiren tasarruflardan biri Allah Teâla’nın boşama hakkını  doğrudan erkeğe vermesidir. Tarafların önceden anlaşması çerçevesinde kadının da  bu haktan istifadesi mümkündür. Erkeğin bu hakkı kötüye kullanmasının önlenmesi  için boşayanın mehir ödemek zorunda bırakılması, bir tedbir olmakla birlikte  Allah Teâla’nın boşanmayı sevmediğinin de göstergesidir.
 
 Boşanmaya karşın ikinci bir tedbir ise boşanma sayısına getirilen sınırlamadır.  Sünnete uygun boşama hakkı, her biri kadının aybaşı halinde olmamak üzere üçtür.  Bir temizlik içinde ancak bir boşama hakkı kullanılabilir. Her bir hak  kullanıldıkça koca kendisini tartmalı, düşünmeli, ke¬sin ayrılmaya niyetli ise  eşini iyilikle bırakmalı, pişmanlık duyup mutlu bir beraberliği umuyorsa eşine  dönüp evliliği sürdürmelidir.
 
 Ancak kadın evliliğin yürüyemediğini düşünüp, şiddetli geçimsizlik nedeniyle  evli-lik hukukuna riayet edemeyeceğinden korkarsa, bir miktarını ödeme  karşılığında kocasından boşanmak isterse, bu durumda mehri kısmen veya tamamen  geri verip evliliğe son verebilir.
 
 Evlilik hayatına tekrar dönülebilecek boşama (talâk) iki kezdir. Eğer bu sayı  aşılırsa o evlilik hayatına bir daha dönülemez. Ancak bir sonraki ayette bu  evliliğe dönüşün şartı zikredilmiştir. Bu da kadının başka bir erkekle  evlenmesidir. Bu yeni koca, kadını herhangi bir sebeple boşarsa, meşru süreler  içinde bir daha kadına dönmezse, böylece adamın kadını kesinlikle boşadığı  ortaya çıkarsa, eski kocanın kadınla yeniden evlenme hakkı ortaya çıkar. Bu  arada kadın, eski kocası ile tekrar evlenmek isterse, yani buna gönlü olursa  evlilik söz konusu olabilir.
 
 Kur’an-ı Kerim, insanların karşısına çıkan bütün somut olayları ve durumları  gözeterek Mü’minlere yol göstermekte, sağlıklı bir aile ve olgu olacak Kur’an  toplumunun zeminini hazırlamaktadır. Ayetler ince bir bakışla incelendiği zaman  samimi kalpler, insan tarafından denetim altına alınamayacak duygular göz önüne  alınarak kadın, nefret ettiği bir hayatı sürdürmeye zorlanmamakta, bunun yanında  hiçbir kusur işlemediği zaman erkeğin maddî zarara uğratılmasına izin  verilmemektedir.
 
 Devam edecek…
 
 İbrahim FIRAT
 
 |