Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah erkek münafiklara da kadin münafiklara da kâfirlere de içinde ebedî kalacaklari cehennem atesini vâdetti. O, onlara yeter. Allah onlara lânet etmistir! Onlar için devamli bir azap vardir. Tevbe/68

Bir Hadis:
İman bakımından mü'minlerin en mükemmeli ahlakça en güzel olanlar ve ailesine en güzel davrananlardır. (Tirmizi)
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

ÖLÜM TARLASI / ABDULLAH ŞAFAK

Korku ve panik hayatını tutsak etmişti. Gece geceliğini yitirmiş, gündüz karanlık atmosferin en derin noktasından kopup gelen hüzne teslim olmuştu.

Burası hükmedenlerin kitabında lanetlenmiş coğrafyaydı. Kalem kırılmış, karar verilmişti. Dersim haritadan silinecekti. Yeni türeme devlet büyükleri bu topraklarda yaşayan bütün canlılara idam hükmünü vermişlerdi. Bu hüküm hayvanlara kadar bütün canlıları kapsıyordu.

Kadınlar, ölümden kurtulmaları mümkün olmayan erkeklerini köyden çıkarmışlardı. Bir müddetliğine mağaralarda yaşamaya çalışacaklardı. Kadın ve çocuklar ana toprağını terk etmediler. Bu idamlıklara merhamet edecek bir vicdanın çıkabileceği ümidiyle evlerinde kalmayı yeğlediler.


Eşinin ölümün elinden kurtulmasıyla biraz rahatlayacağını zannetmişti Emine Hanım. Oysa etraftaki köylerden yükselen ölüm ateşlerinden ve kurşun seslerinden uzanan korku yüreğinin en derin yerinde yuva kurmuştu.


Kışın soğuk günleri acımasızca bastırıyordu. Etraftaki tepelerin üzeri beyaz örtülerle örtülmüştü. Bulutların arkasına sığınan güneş sımsıcak yüzünü yeryüzüne yansıtacak cömertliği göstermiyordu. Sobanın hoş bir atmosfer kazandırdığı evinin penceresinden köye doğru bir göz attı. Günlerdir kâbusa dönüşen şey gözünün önünde canlanıyordu. Atlı askerler köyün içine doğru ilerliyordu. At sırtındaki askerler ölümün habercisiydi. Sebebini bilmediği ölümünü çok yakınlarında hissediyordu. Merak ettiği halde başını bir kere daha kaldırıp ölüm kuşanan atlılara bakamadı.


Dili kilitlenmiş halde çocuklarının yanına koştu. Küçük Muhsin her şeyden habersiz uykunun yumuşak kollarında mışıl mışıl uyuyordu. Elif, ufacık elleriyle taştan oyuncaklarını yan yana dizmekle meşguldü. Oysa anne ne yapacağını bilmeyecek kadar şaşkındı.

Korkuya teslim olmuş gözleri, birkaç gün önce yediye basan
Meryem’i arıyordu. Dayısının evinde olduğunu hatırladı. Getirmek için dışarı fırladı. Birkaç adım sonra ağabeyinin evinin önünde askerlerin dolaştığını fark etti. Birkaç adım daha atsa eve dönemeyebilirdi. Oysa küçük yavrular yalnızdı. Ayakları evine yönlendirdi.


Pencerenin kenarından köye doğru bir daha baktı. Askerler naralar eşliğinde evlere dalıyordu.


Kocasının olmaması yalnızlık hissini bütün bedenine yaymıştı. Askerler kapıya dayanmadan bir şeyler yapmalıydı. Ya Meryem? Ona nasıl ulaşacaktı? Günlerdir çıkmasına izin vermediği yavrucak sıkılmış, dayısına gitmişti. Ne yapacağını bilmeden odanın içinde koşturup duruyordu. Tam 25 gün önce ikisine basan Muhsin’i uyandırdı. Kırmızı yanakları ve altın rengi saçlarıyla baharın en güzel çiçeklerini andıran Muhsin’i kucakladı. Henüz beşini yaşayan Elif’in elinden tutup evin dışına çıktı.


Kimseye görünmeden kıra yöneldi. Her an başının arkasından sıcak bir kurşuna hedef olabilirdi. Koşar adım yürüyünce ayakları taşlara takıldı. Muhsin’le birlikte yere yuvarlandı. Yeniden doğrulup harekete geçti. Her şeyden habersiz yavrular annelerinin anormalliğine bir anlam veremediler.


Evin yakınındaki küçük tepeyi aştıktan sonra köy görünmez olmuştu. Ancak Emine Hanım, durmak bilmez enerjiyle yürüyordu. Köyün çok uzaklarına gitmeye çalışıyordu. Epey yürüdükten sonra yorulmuştu. Yan yana dizilmiş büyük taşların arasında oturdu. Çocuklarını kucağına aldı. Derin bir nefes aldı. Köye doğru baktı. Kimsecikler yoktu. Biraz cesaretlenmişti. Elif’in ardı arkası kesilmeyen sorularını cevaplandırmadı. Daha doğrusu donmuş dili söz söyleyecek durumda değildi. Şaşkın ve çaresizdi.


Korku dalgaları bedeninde hareket ettiği halde yavaş yavaş kendine geliyordu. Akşama kadar çocuklarıyla kırda kalmayı, “Kemo’nun askerleri!” köyü terk edince dönmeyi düşünüyordu. Köy ölüm tarlasına çevrilmezse Meryem’ine ve yaşlı annesine kavuşacaktı. Ancak, kötü duygular hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını fısıldıyordu.


Bir müddet sonra çocuklar acıkmıştı. Üstelik soğuktan tir tir titriyorlardı. Yiyecekleri yoktu. Elbiseleri soğuktan koruyacak kadar kalın değildi. Çocuklarını oyalayıp susturmaya çalıştı. Bir gözü köy tarafındaydı. Silah seslerinin duyulmasıyla irkildi. Bunu köylülerin öldürülmesine yorumladı. Bir müddet sonra köy tarafından dumanlar yükselmeye başladı. Bu da köyde hiçbir eser bırakılmadığının işaretiydi. Gözlerinden akan yaşlar daha sıcak inmeye başladı. “Meryem’im!” kelimesini peş peşe sıraladı.


Köyde işlerini bitirecek askerlerin peşine takılacağını düşündü. Köy tarafındaki tepelere bakmaktan edemiyordu. Dumanlar gittikçe daha fazla yükseliyordu. Tepede görünseler bulmaları an meselesiydi. Ancak, daha uzaklara gitmek için dizlerinde takat yoktu. Taşların arasına sığınmaktan başka çaresi kalmamıştı.


Açlığın ve soğuğun pençesinde zor anlar yaşayan yavrular huysuzlaşmaya başlamıştı. Yiyecek istiyorlardı. Üşüyorlardı. Anne çaresiz, yavrular çaresizdi. Diğer köylere gidemezdi. Birkaç gün önce çevre köylerin üzerinden duman bulutları yükselmişti. Ölüm mezbahasına çevrilen köylerden kendisine hayır yoktu.


Çocukların ağlamaları arasında hayatını dehşete düşüren bu kara gün koca bir yıla dönmüştü. Uzunca bekleyişten sonra akşam karanlığı yavaş yavaş aydınlığı kuşatıyordu. Ancak karanlık yeni sorunlara gebe zamanın adıydı. Şaşkınlık girdabında ne yapacağını, hangi yöne gideceğini bilmiyordu. “Kemo’nun askerleri” her tarafta olabilirdi. Kendisini asla düşünmüyordu. Ancak yavrularının yaşamasını istiyordu.


Soğuğun en sert çehresini gösterdiği karanlıkta küçük yavrularla birlikte anne de titriyordu. Bu acımasız soğuğun çok geçmeden ölüm makinesine döneceği korkusu diğer korkulara karışmış, anlamsız bir hal almıştı. Açlıktan yürüyemez yavrularını kucaklayıp dumanların bulutlarla buluştuğu coğrafyaya doğru harekete geçti. Soğuk gecenin avuçlarında ölmektense, annesinin kenarında ölmeyi tercih ediyordu.


Bitkin ve dermansız dizler yürümede zorlanıyordu. Üşüyen ve acıkan çocukların halsizlikleri seslerinin kesilmesine yol açmıştı. Muhsin, annesinin dermansız kollarında titriyordu. Ancak annenin Elif’i almaya gücü yetmiyordu. Yürümede zorluk çeken zavallı yavrucak çaresiz ve şaşkın bakışlarla annesinin ardından yürümek için çabalıyordu.


Uzunca bir yürüyüşten sonra dumanın işgaline uğrayan köyün önündeydi. Asker korkusu dikkatli davranmasına yol açmıştı. Etrafı dikkatlice gözetliyordu. Her taraf ıssızdı. Çıt çıkmıyordu. Dumanlardan yükselen ağır yanık kokuları midesini bulandırıyordu. Evinin yakınlarına ulaştığında harabeye dönmüş evin üzerinden dumanların yükseldiğini fark etti. Hiçbir şeyi kalmamıştı. Evin ahırı, içindekilerle birlikte kül olmuştu.


Tahminleri yanıltmamıştı. Ateşten sonra geriye külün kalıntıları kalmıştı. Karanlıkta ilerlerken, harabeye dönen evlerden dumanlar yükseliyordu. Köy meydanına ulaşınca “Aman Allahım!” deyip irkiliverdi. Cesetler yan yana dizilmişti. Köylülerin cansız bedenleri adeta sergiye çıkarılmıştı. Bu en son tükenişiydi Emine Hanım’ın. Her şey bitmişti artık. Ölüm herkesi götürmüştü. “Anne Anne!” diye bağırdı. Hiçbir ses duyulmuyordu. “Meryem, yavrum!” çağrısı da karşılıksızdı.


Karanlıkta ölülerin çehresini fark etmek mümkün değildi. Cansız bedenlerin yanında oturup uzun uzun ağladı. Onlarla birlikte ölmediğine pişman olmuştu. İç yakan bu manzara onu ayakta gezen ölüye çevirmişti.


Dondurucu soğuğu hissetmemeye başladı. Ancak, annesinin dizlerine kapanan çocukları adeta donuyorlardı.


Ölüm köyünde ne yapabilirdi ki? Gidecek hiçbir yeri yoktu. Bütün yakınları bu köydeydi. Hissetmeden ve üşümeden uzanıyorlardı.

Küçük yavruların titreyişleri anneyi yerinden kaldırdı. Evlerin arasında ateşin ulaşmadığı bir şeyler arıyordu. Görünürde hiçbir şey yoktu.


Yanık kokuları yüreğini parçalıyordu. Bunları insanların ve hayvanların yanmasına yorumladı.


Kedilerin bile sesi duyulmuyordu. Şaşkın şaşkın dolaşan köpekleri dışında canlıya rastlamak mümkün değildi.


Soğuğun kollarına teslim olmuş çocukları ısıtacak bir şey bulamamıştı. Yiyecek de yoktu. Çaresizlik diz boyuydu. Ancak gündüz gözüyle bir şeyler bulabileceğini umuyordu.


Annesinin ve kızının cesedini bulmak için yeniden ölülere yöneldi. Zifiri karanlık çabalarını boşa çıkarttı. Çocuklarını yanına alıp yıkılmamış bir duvarın dibine sığındı. Çocukların üzerine yorgan gibi kapanıp ısıtmaya çalıştı. Oysa hissetmediği halde kendisi donuyordu. Bir ara ölülerin üzerindeki elbiseleri çıkarıp çocuklara örtmek için yerinden doğruldu. Son anda vazgeçti. Kanlı elbiseleri çocuklara örtmek istemiyordu.


Gittikçe şiddetlenen soğuk, anne ve çocukların inlemelerini daha da arttırmıştı. Bir müddet sonra çocuklarını üstten kavramış annenin inlemeleri kesilince çocuklarının üzerine yıkıldı. Ardından her iki küçüğün inlemeleri kesildi. Hiçbir şey anlamadıkları, hiç kimseye kötülük yapmadıkları dünyadan, zalimlerin şerli öfkelerinin kurbanları olarak başka diyara göçtüler.

Abdullah ŞAFAK

 

Diger Basliklar
   ZİNDANDAKİ ADAM
   AYRILIK!
   HIÇKIRIK!
   ERKEN ÖLÜR ANALAR!
   ZİNDANI SARAN ÖFKE!
   BİAT
   BULUŞMA
   YAŞLI GENERAL
   ARTIK HER ŞEY İÇİN ÇOK GEÇ...
   EY BİRADER
   AĞIR CEZA
   ÇOCUK
   HASRET
   35 CAN
   YENİ BİR GÜN DOĞUYOR
   DEĞİŞİM
   DOĞUM
   BASKIN
   İSYAN ATEŞİ
   BAYRAM SABAHI
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git