Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
''Apaçık Kitab'a andolsun; Gerçekten Biz onu mübarek bir gecede indirdik, gerçekten Biz uyaranlarız. Ki onda (o gecede) her hikmetli iş ayrılır.'' (Duhan: 2-4)

Bir Hadis:
Güneşin üzerine doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. Adem (as) o gün yaratılmış, o gün cennete konulmuş, o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de ancak Cuma gününde kopacaktır. (Müslim, Cum'a 5)
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

ZİNDANI SARAN ÖFKE!

İsmail’in çehresine rengini veren ağır sıkıntılar etraftaki havayı buza çeviriyordu. On gündür bu zindana ve bu koğuşa gönderilen neşe dolu bu adamın moralinin sıfırlarda seyretmesi koğuş arkadaşlarını huzursuz etmişti. Yaşlı bir çınar gibi duran ve her fırsatta zindan gençlerine sabrı tavsiye eden Hacı Mahmut, İsmail’deki ani değişikliğe anlam verememişti. Onunla konuşmaya karar verdi;

-Ne oldu sana böyle? Neden kara kara düşünüyorsun İsmail Kardeş?

-Bir şey yok Abi! Her zamanki şeyler!

-Oysa sen her zaman böyle değildin! Bugün sende moral diye bir şey kalmamış! Bunun hikmeti nedir acaba?

Zindanın kalın demirlerden örülü penceresinden dışarıda yağmakta olan karlara gözü kilitlendiği anlaşılan İsmail, birkaç saniyelik sessizlikten sonra derin bir iç çekip konuşmaya devam etti:

-Hacı Abi! 21 yıldır zindandayım. Bugün 22. yıla giriyorum. 21 yıl önceki bugünü çok iyi hatırlıyorum. Diyarbakır’da kar yağıyordu. Kar tanelerinin şehrin hüzünlü çehresini örtmek için yarışır gibi yerlere serilmesinin ihtişamını hiçbir zaman unutamıyorum.

-Anlaşılan için dolu senin! Koca bir ömürdür 21 yıl! Ne yaptın da bu kadar yıldır seni tutuyorlar?

-Zaten beni öldüren budur Abi! Hiçbir şey yapmadığım için yanıp tutuşuyorum! İnan bana, bugüne kadar bir kez olsun silaha elimi sürmüş değilim. Hayatımda kimseye bir tokat atmadım. Kimseye yan bakmadım. Buna rağmen 21 yıldır zindanın bu acımasız duvarları arasında yazılmış günlerimi sıkıntılarla tüketiyorum.

-Gariplerin vatanıdır zindan. Zindandaki her çehrenin derin bir acısı vardır. Çoğu zaman suça bakmaksızın ellerinden tuttukları garibanları doldururlar buralara. Anlat da zindana neden düştüğünü öğrenelim!

Bu esnada en gençleri olan Ramazan elinde tepsi, üç çayla geldi. Çayları yudumlamak için oturdular. Derin bir iç çeken İsmail anlatmaya başladı:

-Diyarbakır çocuğuyum Hacı Abi! Bağlarda geçti çocukluğum! Mühendis olmak istiyordum, bilgisayar mühendisi. Liseyi bitirmekle birlikte girdiğim üniversite sınavında mühendis olacak kadar puan alamadım. Daha fazla çalışıp bir kez daha sınava girmeye karar verdim. İnşaatlarda çalışıyordu babam. Maddi sıkıntılarla boğuşuyordu ailemiz. Annem, mühendis olmamı benden fazla istiyordu. Dershane paramı temin için bileziğini satmıştı.

Gözleri yaşaran İsmail, mendilini çıkarıp gözyaşlarını sildi. Dostları da duygulanmışlardı. Kaldığı yerden devam etti.

-19 yaşındaydım! Üniversiteye hazırlanmak için dershaneye gidiyordum. Mühendis olmak, annemin gönlünü hoş etmek ve ailemi sıkıntıdan kurtarmak için çok çalışıyordum. 21 yıl önce bugün, ikindi vakti dershaneden çıkıp eve yöneldim. Hafif hafif kar yağıyordu. Karlı havada yürümeyi çok seviyordum. 15-20 dakika kadar yürüdüm. Evimizin iki sokak ötesindeki caddede silah sesleri duyuldu. Herkes gibi bir korku kapladı içimi. Bir iki dakika sonra etraftakilerin işlerine yönelmesi üzerine yoluma devam ettim. Biraz ötede bir kalabalık görünüyordu. Merak edip yanlarına yaklaştım. Toplanma sebebini öğrenmek için kafamı uzattım. Karşı komşumuzun 26-27 yaşlarındaki oğlu Deniz kanlar içinde yatıyordu. Darbeyi başından almıştı. Kalabalığı yarıp yanına yaklaştım. “Ne bekliyorsunuz? Adam yaralı, bir araba çağırın!” dedim. Kimseden ses çıkmadı. Kalabalığı yarıp caddenin bir kenarında bekleyen bir taksiyi çağırdım. Yaralıyı kucaklayıp arka koltuğa yerleştirdim. En yakın hastahaneye götürdüm. Durumu ağırdı. Hastahaneden kaptığım bir sedyeyle yaralıyı acile çektim. Bu arada yanıma yaklaşan polis olayı sordu. Bildiğim şeyleri bir bir anlattım.

Ailesine haber verildi. Bütün müdahalelere rağmen yaralı kurtulamadı. Polislerden biri tanıklık yapmam gerektiğini söyledi. Beni karakola götürdüler. Bu arada ölenin ailesinin benden şikayetçi olduğunu haber verdiler. Tanık olarak girdiğim yerde sanık olarak sorgulamaya başladılar. Günlerce devam etti sorgu. Ağır işkenceler gördüm. Hiçbir delilleri olmadığı halde olayı üzerime yıktılar. Öldürülenin PKK’nin önemli bir elemanı, benim de Hizbullah militanı olduğumu ve onu öldürdüğümü iddia ediyorlardı. Oysa bunların hiçbir geçerliliği yoktu. Fırsatını buldukça camiye gidip namaz kılıyor, Kur’an okuyordum. Camiye gidişimi Hizbullah militanlığına yordular. Ağır işkenceler altında bana yöneltilen şeyleri kabul ettim. Mahkemede gerçeği dile getirdim. Olayla bir ilgimin olmadığını söyledim. Alakam olmadığı halde örgüt üyesi olmaktan ve adam öldürmekten ömür boyu hapis cezasına çarptırıldım.

19 yaşındaydım. 21 yıldır zindandayım. Bizi iyi tanıyordu çocuğu öldürülen komşumuz. Olayla ilgimin olmadığını bildikleri halde beni zindana mahkum ettiler. Ailemi ölümle tehdit ettiler. Babam, dedemin yadigârı evi satıp İstanbul’a taşındı. Kahrından yataklara düştü annem. Bir müddet sonra da vefat etti. Kardeşlerimle yalnız kalan babam ikinci defa evlendi. Şimdi herkes dünyasıyla baş başa yaşıyor. Ben ise yüzlerce kilometre uzaklarda, Karadeniz’in bu unutulmuş zindanında, işlemediğim suçun cezasını çekiyorum. Yaşlı babam birkaç ayda bir yol parasını biriktirip yanıma uğramaya çalışıyor. Onun dışında ne arayanım var, ne soranım.

İşlemediğim suçun cezasını çekiyorum Hacı Abi! İşte budur içimi yakan ve beni en hassas yerlerimden vuran acı! 40 yaşındayım. Yaralı birine yardımdan 21 yıldır zindandayım. Saçlarım ağardı gördüğünüz gibi. Annem kahrından öldü. Ailem sürgünlere mahkum edildi. Kardeşlerim annesiz büyüdü. Her biri dünyanın bir bucağına dağıldı. Ben ise koca duvarlar arasında okyanuslarda rotasını kaybeden hedefsiz bir gemi gibi yaşamaya çalışıyorum, yaşam denirse buna! Yalnız kaldıkça, sıkıldıkça, içim yandıkça seccademe kapanıyor, içimi O’na döküyor, O’nun dergahında eriyorum. Bir teselli bulup sabır ağacının dallarının altında bulabildiğim gölgeliğe sığınıyorum. İşte budur benim hikayem Hacı Abi. . .

Abdullah ŞAFAK
 

Diger Basliklar
   ZİNDANDAKİ ADAM
   AYRILIK!
   HIÇKIRIK!
   ERKEN ÖLÜR ANALAR!
   ZİNDANI SARAN ÖFKE!
   BİAT
   BULUŞMA
   YAŞLI GENERAL
   ARTIK HER ŞEY İÇİN ÇOK GEÇ...
   EY BİRADER
   AĞIR CEZA
   ÇOCUK
   HASRET
   35 CAN
   YENİ BİR GÜN DOĞUYOR
   DEĞİŞİM
   DOĞUM
   BASKIN
   İSYAN ATEŞİ
   BAYRAM SABAHI
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git