|  Teşkilat; belli kural ve prensipler  çerçevesinde tertipli, düzenli ve disiplinli çalışan kuruluş, kurum,  organizasyon ve örgüt manasını taşıdığı gibi aynı zamanda siyasi olarak hareket  anlamına da gelmektedir. Teşkilatlarda istenilen düzeyde sağlıklı neticenin  alınabilmesi için işlerin kural, ilke ve prensipler çerçevesinde yapılması icap  eder. Her şeyde öncelik hakkı teşkilatın kural, ilke ve prensiplerindedir.   Çünkü bir teşkilatın ahenk, uyum ve insicamını sağlayan kural ve prensiplerdir.  Kural ve prensipler o teşkilatın içinde faaliyet gösteren veya mensup olan  herkesi bağlamaktadır. Hiç kimse kural ve prensipler karşısında ayrıcalıklı bir  imtiyaza sahip değildir. Bir Teşkilatın kural ve prensipleri o teşkilata mensup  bireyler için bağlayıcı hükmünü taşımaktadır. Nasıl ki kanunları çiğnemek suç  ise bir teşkilata mensup bir ferdin kendi teşkilatına ait kural ve prensipleri  dikkate almadan gelişi güzel davranışlarda bulunması veya onlarla amel etmemesi  de suç teşkil etmektedir.  Her kurum, organizasyon, örgüt ve  hareketin hedef ve düşüncelerini gerçekleştirmek için referans aldığı ideolojiye  uygun alarak geliştirdiği yazılı veya yazılı olmayıp daha çok örfi nitelik  taşıyan kural, ilke ve prensipleri vardır. Bütün bu yazılı veya örfi olan kural  ve prensiplerin amacı bireyler arasında ahenk ve uyumu sağlayıp teşkilatı amaç  ve hedeflerine ulaştırmaktır.             Hizbullah Hareketi de bir teşkilat,  oluşum, örgüt ve hareket olması hasebiyle kendi kendine, tesadüfî olarak ve  rastgele insanların bir araya gelip bir yapı oluşturmasıyla meydana gelmiş  değildir. Hizbullah Hareketi evveliyatından günümüze kadar yani ilk temeli  atıldığından bu yana amacı, hedefi, ilke, kural ve prensipleri belli ve net olan  bir hareket olup bütün faaliyet ve çalışmalarını kendi kural ve prensipleri  çerçevesinde yapmıştır ve yapmaktadır.    Allah’a inanan ve Allah’ın nizamını  hâkim kılmak için  mücadele eden bir hareketin işlerinde tesadüfîlik ve  rasgeleliliğin yeri yoktur ki,  Allah, kendi kendine oluşma, tesadüf ve  rasgeleliliği yaşadığımız dünyada bir kanun olarak koymamıştır. Evrende aklımıza  gelen ve gelmeyen her şey bir sistem, bir düzen ve bir kanuna göre hareket  etmektedir. Evrende zerreden küreye kadar her şey bir sistemle dönmektedir.  Evrendeki faaliyetler ve hareketler bir sisteme göre değil de gelişi güzel olsa  bir saniye geçmez, her şey birbirine çarpar ve dünyanın sonu gelir. Her şeyin  bir ölüm sebebi olduğuna göre dünyanın da ölümü Allah’ın koyduğu sistem ve  düzeninden çıkmasıyla gerçekleşir.              Bir hareketin de ölümü veya yok oluşu teşkilat, sistem ve  disiplininden çıkması ile meydana gelir. Yoksa bir hareketin liderinin şehit  olması, zaman zaman darbeler yemesi yenilgi değildir ve olamaz da. İdeal, amaç  ve hedeflerden vazgeçme yenilgidir. İdeal, amaç,  gaye ve hedeflerden sapma  olmadıktan sonra kişinin cesur ve korkusuzca mücadele ederken şehit olması,  yaralanması, zindana düşmesi veya hareketinin genel olarak darbeler yemesi  yenilgi değildir. Bilakis zaferdir, üstünlüktür. Zira Allah, üstünlük ve zaferi  imana bağlamıştır.  Teşkilati kural ve prensipler bir  hareket için hayattır, aslında teşkilat her şey için hayattır. Teşkilat, sistem,  düzen ve disiplinin olmadığı bir yerde hayat ve hayata giden bütün yollar kapalı  olmakta, buna karşılık anarşi, bozgunculuk, ölçüsüzlük, adaletsizlik vb gibi  menfi durumlar için ise açık bulunmaktadır.                Bu vecihle bakıldığında Hizbullah teşkilatı, Müslüman Kürd  halkı için bir fırsattır,  aslında fırsattan da öte belki bir hayattır. Çünkü  Hizbullah Hareketinin bağrından çıktığı halk, her şeyden mahrum bırakılmış,  cehalete terk edilmiş, vatanı elinden alınmış, kültürel, sosyal, iktisadi ve  siyasi olarak gelişmesi engellenmiş ve her alanda varlığı inkâr edilmiş bir  halktır. Bunlarla beraber Müslüman Kürd halkının üzerinde yaşadığı Kürdistan  coğrafyası tarih boyunca kapışma, boğuşma, kavga ve savaş alanı olarak, iç ve  dış tezgâh ve oyunların oynandığı riskli bir coğrafya haline getirilmiştir.  Böyle bölük pörçük, milli birlik ve duygusu gelişmemiş bir halkın, örgütlü ve  teşkilatlı bir yapı oluşturmaktan başka bir çaresi var mıdır?   Her yönüyle dağınık olan Müslüman Kürd  halkının birlik ve vahdetini sağlayacak güçlü teşkilati bir yapıya ihtiyaçları  vardır. Elhamdülillah bu nitelikleri taşıyan 30 yıllık mücadele geleneği ve  tecrübesi bulunan Hizbullah Hareketi bu şerefli halkın bağrından çıkmıştır.  Hizbullahi hareketin Rehberi Şehit Hüseyin Velioğlu’nun bir teşkilat dehası  olduğunu dost düşman herkes itiraf etmektedir. Örgütlülüğe ve teşkilata büyük  önem veren ve bu konuda en ince hassasiyeti gösteren Şehit Rehber, teşkilatın  gerekliği ve fonksiyonu konusunda şunları söylemektedir: “Kâmil bir teşkilat  kendi çapında ümmetin genel maksadını tahakkuk eder.”  Örgütlü ve teşkilatlı çalışmanın  önemini iyi anlamak ve iyi okumak gerekir.  Turistik bir ahlakla, örfi,  geleneksel ve klasik yapılanmalarla hiçbir insan ve örgüt hedefine ulaşmamıştır  ve ulaşamaz. Hedeflerine ulaşanlar, sadece örgütlülük ve teşkilatlılık sayesinde  ulaşabilmişler.   Her hareket, içerisinde mücadele ettiği  toplumunu, bölgesini ve şartlarını en iyi bilendir. Nasıl ki her yiğidin bir  yoğurt yiyişi varsa, her hareketin de kendine özgü mücadele yöntem, taktik,  stil, karakter ve stratejisi vardır.  Halkımızın istenilen siyasi bilinç  seviyesini yakalayamamış olması ve bunu fırsat bilen İslam düşmanlarının  Müslüman halka karşı aşırı derecede gaddar ve acımasız davranmalarından dolayı  Müslümanların örgütlü ve teşkilatlı çalışmaya olağanüstü önem vermeleri gerekir.  Örgütlü ve teşkilatlı çalışılarak doğru iş; doğru zamanda, doğru yerde ve doğru  insanlarla yapıldığı takdirde başarı zirveye ulaşır.   İslam düşmanlarının Müslümanlara  vurdukları ölümcül darbelere rağmen Hizbullah Hareketi hala dimdik ayakta ve  sahnedeyse, bunu Cemaatin sağlam akidesine, ümmet anlayışının berraklığına ve  teşkilatının sağlamlığına bağlamak gerekir.  Selam ve muhabbetle     CUDİ NUHOĞLU |