| CMK’ un  102. madde değişikliğinin yürürlüğe girmesiyle tutukluluk süresi on yılı aşan ve  cezası kesinleşmeyenler tahliye edildi. Bu madde değişikliğinden birkaç  Hizbullah tutuklusu da tahliye edilince bir anda Hizbullah gündeme oturtuldu. 
 
  Hizbullah tahliyeleri üzerinden, Müslümanlara karşı medya, yargı, siyaset,  polis… Var güçleri ile saldırıya geçti. Birbirleriyle yarışırcasına halkımızın  teveccüh ve sevgisini kırmak için Hizbullah hakkında düzmece, aslı astarı  olmayan ve asla Hizbullah’ın karakteri ile bağdaşmayan konular haberleştirilerek  piyasaya sunuldu. Polis merkezlerinde hazırlanan düzmece haberler Medyaya servis  edildi. Medya da bu haberleri yayınlayarak polisin baskın ve operasyonlarına  zemin hazırladı. Bu şekilde polis ve medya işbirliği ile yalan, iftira ve gerçek  olmayan haberler yayınlanarak operasyonlara yol açıldı. Polis, terörist bir  grubu basar gibi amaçları Kemalist rejim yüzünden açlık ve sefalet çeken fakir  fukaraya yardım etmek olan İslami sivil toplum kuruluşlarının binalarına,  depolarına, gönüllülerinin evlerine, gazete, dergi ve yayın evlerine baskınlar  yaptı. Polis bu operasyonlarda yakalanan şahıslara yönelik düzmece ve uyduruk  ifadeler hazırlayarak bu şahısları muzaffer asker edasıyla mahkemelere sevk  etti. Mahkemeler polisin hazırlamış olduğu düzmece ve uyduruk ifadeleri delil  kabul ederek Ala Turka usulü ile delilsiz, mesnetsiz ve hukuka aykırı olarak  hükmünü vererek bir sürü insan zindana atıldı. Bu hukuksuz ve yargısız infazları  ile Ala Turka mahkemeleri bir daha İstiklal mahkemeleri ve engizisyon  mahkemelerini bize hatırlattı. Zaten Ala Turka adaleti Müslümanlar söz konusu  olunca hemen İstiklal mahkemelerinin fonksiyonunu icra eder. 
 Medya, yargı, siyaset ve polis Hizbullah’ı öyle acayip bir çehre ile gündeme  getiriyorlar ki bilmeyen ilkeleri, kuralları amaç ve hedefleri olmayan aşiret  kanunları ile hareket eden ucube ve acayip bir hareket zanneder.
 
 Hizbullah’ın gizli saklı neyi varsa arşivindeydi ve o arşiv de 17 Ocak 2000  tarihinde Rehber Hüseyin’in şehit düştüğü büyük operasyonda bir kısmı imha  edildi, bir kısmı da devletin eline geçti. Eğer Hizbullah arşivinde Hizbullah  aleyhinde kullanılabilecek bir tane belge bile olsaydı Kemalist devlet,  Hizbullah’ı karalamak, yıpratmak ve şaibeli göstermek için bu belgeyi  kullanırdı. Fakat yoktur. Ama Hizbullah arşivinde devletle ilgili belgeler,  doküman ve kasetlerde devletin yüzü o kadar kara, kirli ve çirkef bir haldedir  ki bir gün bunlar yayınlanırsa toplum bir kez daha rejimi lanetler. Zaten  devletin korktuğu da budur. Bundan dolayı devlet, Hizbullah arşivini yayınlamaya  yanaşmıyor. Yayınlasa devletin birçok karanlık ilişkisi ortaya çıkacaktır. Çünkü  bu belge, doküman ve kasetlerin hepsi kelime kelimesine gerçektir. Hizbullah’ın  yakaladıkları devletin Mit, istihbarat teşkilatı ve Jitem gibi servislerinde  çalışan muhbir ve elemanlarının sorgulanmaları neticesinde oluşan belgelerdir.  Bu elemanların verdikleri ifadelere göre devlet Kürdistan’da muhalif  örgütlenmelere karşı özellikle halkımıza ve Hizbullah’a karşı birçok insanlık  dışı faaliyetler içine girmiş, Mit, Jitem, polis ve asker bu ifsat faaliyetleri  devletin imkanlarını kullanarak yapmıştır.
 
 Devletin resmi ve gayri resmi oluşumlarının genelde Müslüman Kürd halkına özelde  ise Hizbullah hareketine karşı yaptıkları faaliyetler ortada dururken ve bunlar  belgelerle sabit iken bir mitçi ve bir asker tasmağının kalkıp Hizbullah ve  Rehberi Hüseyin Velioğlunun adını cinayet şebekesi Jitem ile beraber anması  zırvadan başka bir şey değildir. Bu zırvaları delil kabul ederek bunlar üzerinde  Hizbullah hakkında analiz yapanların analizleri de zırvadan öteye  geçmemektedir..
 
 Devletin derini, miti veya jitemi değil Hizbullah’ı kurma Rehber Hüseyin’in  eline su dökemezler ve ayakkabını düzeltecek değere sahip bile değildirler.  Devletin derini, miti ve jitemi gibi servislerin kötülük ve ifsattan başka temiz  bir sicili var mıdır? TC’nin bu tür oluşumlarının amacı muhalif örgütlenmelere  karşı kontra eylemlerde bulunmak ve toplumu ifsada sürüklemekten başka bir şey  değildir. Bu tür oluşumlar İfsadi faaliyetlerini iyi becerirler. TC’nin  Kürdistan’daki bu karanlık ve ifsadi oluşumlarının faaliyetlerini bilmeyen  yoktur. Halkımızın Mit, polis istihbaratı ve Jitem gibi örgütlenmelere karşı  bilinç ve duyarlılık düzeyi eskisinden çok daha gelişmiştir. Bu konularda  halkımız epey mesafe kat etmiştir ve duyarlı hale gelmiştir.
 
 Kuruluş amaçları muhaliflere kontra eylemler yapmak olan devletin böyle karanlık  oluşumlarını Hizbullah ile ilişkilendirmek, Hizbullah’ı halkımız nezdinde  şaibeli göstermekten başka bir amaç taşımamaktadır. Fakat bu namertçe yapılan  iftira, karalama ve kirli propagandalara halkımız inanmadığı gibi bu tür  iftiraları yayanları da lanetlemektedir.
 
 Hizbullah adını İslam’a ve Müslümanlara karşı düşmanlıkta sınır tanımayan  Kemalist rejimin bir istihbarat birimi ile yan yana getirmek bu camiaya en büyük  hakarettir ve bu kabul edilemez. Kemalist devlet geçmişte birçok Milliyetçi,  solcu ve ulusalcı örgütlenmeleri kullanmış ve kullanmaktadır. Bu tür  örgütlenmeler siyasi ve ideolojik olarak kullanmaya müsaittirler. Devletin  onlara sızabileceği birçok yönleri açıktır. Nitekim Devlet, bu örgütleri  kullanmış, pasifize etmiş veya gerçek hedefinden uzaklaştırmıştır. Fakat  Hizbullah akide ve örgütlenme biçimi ile beşeri örgütlenmelerden farklı bir  yapıdır. Her şey akide birliğine göre yapılmaktadır. Dolayısıyla Hizbullah  siyasi, ideolojik ve akidevi olarak farklı bir örgütlenme olduğundan tüm  kanallar başkasının kullanmasına kapalıdır. Bundan dolayı hiçbir güç Hizbullah’ı  kullanamaz. Bir kere Hizbullah’ın siyasi düşüncesi, ideolojisi ve akidesi  Kemalist rejimi küfür sistemi olarak görüyor, yıkılması gerektiğine inanıyor ve  bunun için çalışıyor.
 
 İşte böyle bir rejim Rehber Hüseyin’i bir emir eri olarak kullanacak öyle mi?  Bunu söyleyenler kendileri dahi söylediklerine inanmamaktadırlar. Fakat çamur at  belki izi kalır misali düşmanlıklarını, saldırganlıklarını, kin ve nefretlerini  bu şekilde göstermektedirler. İslam düşmanlarından bundan başka ne beklenir ki  tarih boyunca tevhit mücadele kahramanları bu tür iftiralara maruz kalmışlardır.
 
 Devlet ve PKK gibi güçler, kendilerine muhalif örgütlenmeleri yok ettikleri gibi  Hizbullah’ı da kolay tasfiye edebileceklerini zannederek Hizbullah’a savaş  açtılar. Her iki güç te Hizbullah’ı teslime zorlamak ve boyun eğdirmek için tüm  güçlerini kullandılar ve kullanmaktadırlar. PKK’nın geçmişteki saldırıları,  İmralı-Kandilin son demeçleri, Devletin süre gelen operasyonları Hizbullah’ı  tasfiye ve boyun eğdirmeye yönelik olarak yapılmıştır ve yapılmaktadır. Fakat  bunu başaramadılar ve başaramayacaklar. Tüm imha ve tasfiye hareketlerini  Hizbullah, kendine özgü taktisel yöntemlerle boşa çıkardı. Her saldırı  sonrasında Hizbullah kendini yeniledi, geliştirdi ve büyüttü. Ve değil  Kürdistan’ın artık Ortadoğu’nun gerçeğidir, Hizbullah.
 
 Geçmişte Hizbullah’a yönelik tüm imha hareketlerini Rehber Hüseyin basiret,  öngörü, geliştirdiği strateji ve taktiksel yöntemlerle boşa çıkardı.  Hareketimize ve halkımıza karşı kurulan tuzak ve oyunları bozdu. Kemalist devlet  ve PKK’nın Hizbullah’a bu kadar kin ve nefretle bakması bundandır. Çünkü onlarda  kuyruk acısı vardır, onlarda bu kuyruk acısı olduğu müddetçe Hizbullah’a karşı  bir şekilde kin ve nefretlerini kusacaklardır.
 
 Halkımız İslam düşmanlarının Hizbullah hakkında uydurdukları söylenti ve  haberlere inanmamaktadır. Fakat Hizbullah’a inanıyor ve güveniyor. Hizbullah’ı  Nuh’un gemisi olarak, kendisini de Cudi dağı olarak görmektedir. İnsanlığın  kurtuluş gemisi nasıl Nuh’un gemisi ise bu kurtuluş gemisini barındıran da Cudi  dağıdır. İnşallah Hizbullah ta İslami özgürlük ve kurtuluş hareketi olarak  Nuh’un gemisi, halkımız ise bu hareketi barındıran ve kucaklayan Cudi dağı  mesabesinde olacaktır.
 
 Selam ve muhabbetle
 
 Cudi NUHOĞLU
 |