| İslami 
dava sahibinin öncelik ve vazgeçilmezleri vardır. Her mekân ve şartta bu 
önceliklerde hassas olmalı ve onları muhafaza etmelidir. 
 Mücadele 
zorlu, meşakkatli ve sürekli olduğundan mücadeleci ve bedel ödeyen Müslümanların 
davetçilik tabiatını çok iyi bilmeleri gerekir. Dava söz konusu olduğunda 
öncelik hakkını davaya vererek şahsi her türlü çıkar ve menfaatlerini bir kenara 
bırakmalıdır. Şehit Rehber Hüseyin Velioğlu, Cemaat’in kuruluşundan şehadete 
ulaşıncaya kadar mücadele hayatı boyunca, sürekli olarak davayı ön planda tutmuş 
ve bu tutumunda sonuna kadar kararlı olmuştur. Kendisine ait; “Öncelik hakkı 
her yerde, her zaman cemaatin olmalıdır” sözünün sadece 
retorik bir söz olmadığını kanı ve şehadeti ile de ispat etmiştir.
 
 Şehit Rehber’in şehadetiyle başlayan TC’nin ölümcül darbe ve operasyonlarının 
hedefi Hizbullah Cemaati’ni yok ederek mücadele sahnesinden silmekti. Bunun için 
de her türlü baskı ve işkence uygulayarak binlerce Hizbullah mensubunu 
zindanlara doldurdular. Yüzlerce ağabeyimiz ve kardeşimizin tutuldukları uzun 
süreli göz altılarla Hizbullahileri ruhen çökerterek davaya olan ümitlerini 
kırmayı hedeflediler. Özellikle Hizbullah Rehberi Muhterem Edip Gümüş ile 
Muhterem ağabeyimiz Cemal Tutar’ı altı ay gözaltında tutarak maddi ve manevi 
işkence ve eziyetlere maruz bıraktılar. Fakat tüm gözaltı, sorgu, zindan ve 
mahkeme süreçlerinde sergiledikleri davayı temsiliyet, vakar, heybet ve duruşu 
ile tüm cemaat mensuplarını ve dostlarını kendilerine hayran bıraktırdılar. 
Gözaltı, sorgu ve mahkeme safhalarında hep Cemaat’lerinin şahsi manevisini, 
görkem ve heybetini koruyan savunmalar yaptılar. Cemaat Rehberi Muhterem Edip 
Gümüş, yaşanan ağır musibetler karşısında; “Bir binanın kenetlenmiş taşları, 
bir vücudun birer azası olduğumuzu göstereceğiz. Birbirimize karşı şefkatli ve 
affedici olacağız. Birbirimize karşı hissi, nefsi ve duygusal davranmayacağız” 
sözleriyle önceliği dava kardeşliği ve dava etrafında bütünleşmeye veriyordu. 
Hizbullah Cemaati Rehberinin sergilediği bu cemaatsel vakar, heybet, duruş, 
kuşatıcılık, öngörü, Allah’ın yardım ve inayeti ile düşmanların hesaplarını alt 
üst etti.
 
 
  33 yıllık Hizbullah mücadelesinde tecrübe ile sabit olmuştur ki, ister zindanda, 
ister muhacerette, ister darlıkta, ister genişlikte her nerede olursa olsun 
davayı ön planda tutan, davayı kollayan ve kendini davanın sahibi olarak 
görenler terakki etmiş ve mücadeleye büyük katkılar sağlamışlardır. Yine 
cemaatsel mücadelede tecrübe ile ispatlanmıştır ki kendi şahsi emel ve 
kaprislerini Cemaat’in önüne geçirenler bu isteklerine ulaşamamışlardır. 
Hizbullah Cemaati’nin mayasında ihlas, çile, gözyaşı, şehitlerin kanı olduğundan 
Allah (cc), bu Cemaat içerisinde ihlassızlığı, samimiyetsizliği ve eğriliği 
kabul etmemektedir. 
 Bedel ödeyen ve ödemeye hazır mücadeleci Müslümanlar, enerji, birikim ve 
tecrübelerini Hizbullah Cemaatini geleceğe görkemli bir şekilde taşınmak için 
harcamalıdır. Nihayet bugün cemaat olarak bir yere gelinmişse bu, davayı her 
şeyden önde tutan, her şeyden üstün tutan, her şeyini ortaya koyan binlerce 
kardeşin ihlas ve fedakârlıkları sayesindedir. Rabbimizi razı etmek, bir 
neticeye ulaşmak ve bizden sonra gelenlerin bizleri hayırla yad etmesi için 
hepimizin bu ulvi hasletlerle donanıp davamızı daha ileri noktalara götürme 
çabasında olması gerekir. Davamız ve cemaatımız önceliğimiz olursa, davamız ve 
cematımız aziz olursa biz aziz oluruz. Biz üstün oluruz. Onun için davamız ve 
cemaatımız her şeyden önce olmalıdır her şeyin önünde olmalıdır. Davamız ve 
cemaatimiz için nefislerimizi, duygularımızı, maddi varlıklarımızı feda 
etmeliyiz.
 
 Yazımı, Hizbullah Cemaati Rehberi Muhterem Edip Gümüş’ün şu veciz sözüyle 
bitirmek istiyorum: “Yılmadan, usanmadan, bıkmadan ve gevşemeden bütün 
birikim ve tecrübelerimizi inandığımız değerler uğruna harcayalım. İslam ve 
Müslümanların birer hizmetçisi olalım. “
 
 CUDİ NUHOĞLU
 
 |