|  Tutukluluk süresini belirleyen CMK 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle bazı  Hizbullah tutukluları da serbest bırakıldı. Hizbullah tutukluları serbest kalır  kalmaz bir anda top yekûn Hizbullah’a karşı saldırıya geçildi ve öyle bir hal  aldık ki kanun, hukuk, insan hakları, vicdan ve en temel insani haklar bile  ayaklar altına alındı. Başkası için kanunlardan, hukuktan, insan haklarından,  vicdandan dem vuranlar Hizbullah söz konu olunca sağır oldular, kulaklarını  kapattılar. Kulaklarını kapatmakla kalmadıkları gibi, Hizbullah mensuplarının  salıverilmesinin kanunlara aykırı olduğunu, bir an önce tutuklanarak cezaevine  geri gönderilmelerine zemin hazırlamaya çalıştılar. 
 
  Hizbullah karşı girişilen bu çok yönlü linç girişiminde medyada; Hizbullah  hakkında aslı astarı olmayan haberler yapılmakta, televizyonlarda Hizbullah ile  ilgili programlar yapılarak Hizbullah konusunda sözde uzman olan tufeylileri  konuşturup Hizbullah’ın gerçek çehresi değil de Hizbullah’a ait olmayan ve asla  Hizbullah’la bağdaşmayan yanlış bir çehre ile Hizbullah anlatılmakta ve bu  şekilde Hizbullah sanki şaibeli bir hareketmiş gibi gösterilmektedir. Diğer  taraftan AK Parti ve CHP ise Hizbullah üzerinden kavgaya girişip birkaç oyun  hesabını yapmaktadırlar. Devlet terör timleri evleri, dernekleri, yayınevleri,  gazete ve dergileri basıp yazarları, insan hakları aktivistleri, sivil toplum  kuruluşları başkanlarını gözaltına almakta ve bazı yerlere helikopter destekli  baskınlar yaparak savaş hali görüntüsü vermektedir. Polis tarafından yakalanan  şahıslar mahkemelere çıkartılarak mesnetsiz, delilsiz, kanunlara aykırı olarak  uyduruk ifadeler isnat edilerek cezaevine atılmaktadır. Mahkemeler, adaletin  tecelli ettiği yerlerden ziyade komediye dönüşüp tiyatro salonlarına  benzemektedir. Mahkemelerde yakalanan şahıslara sordukları şu sorulara bakın,  bunlar adalet mahkemeleri mi yoksa istiklal mahkemeleri midir? Dikkat ederseniz  mahkemeler daha çok istiklal mahkemelerinin fonksiyonunu icra etmektedir. 
 Mavi Marmara gemisindeki saldırıya ilişkin düzenlenen protesto gösterilerini  Hizbullah örgütü adına mı organize ettiniz.
 
 Amerika’da Kur’an-ı Kerim’in yakılmasını protesto etmek için Amerikan  Konsolosluğu önünde yapılan gösteriyi Hizbullah adına organize etmekle suçlanan  şahıslara, bu gösteriye ilişkin sorular yöneltilmiş.
 
 Telefonları dinlenen şahısların tahliyeler sırasında telefon görüşmelerinde  tahliye haberleri üzerine sevinçlerinden “Allah u Ekber” diye tekbir atmalarının  nedeni sorulmuş.
 
 Bu sorulardan da anlaşıldığı üzere T.C. Mahkemeleri, Terör devleti İsrail  kuşatması altında can çekişen Filistin halkına insani yardım götürmek ve  İsrail’i protesto etmeyi suç saymaktadır.
 
 Kur’an-ı Kerim’in yakılmasını protesto etmek için gösteri yapmak suç,  cezaevinden çıkan akraba, dost ve arkadaşlarının tahliyelerine sevinmek suç,  evet, yanlış duymadınız bundan sonra sevinmek bile suç unsurudur. Sakın yıllarca  suçsuz cezaevinde kalan akrabanızın, arkadaşınızın veya dostunuzun tahliyesine  sevinmeyin, çünkü bundan sonra artık sevinmek, sevinçli bir haber alındığında  Allah u Ekber diye tekbir getirmek, nara ve zılgıt gibi sevinç hareketlerinde  bulunmak suç teşkil etmektedir. İşte Kemalist düzen böyle bir düzendir ki  Müslümanların sevinmelerine bile tahammülü yoktur. Böyle çağdışı ve insanlık  düşmanı bir rejimin mahkemelerinden adalet ve merhamet beklemek abesle  iştigaldir.
 
 Mazlum Filistin halkına insani yardımı götürmeyi, Kur’an’ın yakılmasının  protesto gösterisini, İnsanların akraba ve dostlarının tahliyelerine Allah u  Ekber diye sevinmelerini suç sayan bir mahkemenin İstiklal mahkemelerinden aşığı  kalır bir yanı var mı?
 
 Kemalist rejim şunu çok iyi bilsin ki Cumhuriyetin kurulmasından bu yana  Müslüman halkımız üzerine ördüğü korku duvarları artık Allah u Ekber feryatları  ile yıkılmaktadır. Aziz Şehit Rehber Hüseyin’in dediği gibi “Müslüman küfrün,  nifakın, korkaklığın sarayını iman, kan ve zindan ile yıkacak, Allah u Ekber  haykırışlarını yükseltecektir.”
 
 Selam ve muhabbetle
 
 Cudi NUHOĞLU
 |