| Eğer  Tunus ve Mısır diktatörlerinden sonra halkın kıyamı ile Libya, Bahreyn ve Yemen  diktatörleri de düşerlerse ki düşmekten başka bir şansları yoktur, o zaman  20011, diktatörlerin düşüş yılı ve Müslümanlar için yeni bir asrın başlangıcı  olarak tarihe geçecektir. Şu an Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da halk ayaklanmaları  ile diktatörler birbiri ardına yıkılmaktadırlar. 
 
  Tunus ve Mısır’da diktatörlük rejimlerinin başı her ne kadar gitmişlerse de  gövde iş başında ve sistem hala devam etmektedir. Eğer halk gövde ve rejimin son  kalıntılarını ortadan kaldırma yönünde direnişlerine devam etmez fakat  diktatörlerin yıkılışları ile yetinirlerse o zaman ABD, AB ve İsrail kendilerine  hizmet edecek bu gövdeye bir baş bulurlar ki halk eskisinden daha beter başka  bir diktatörle karşı karşıya kalır. Zaten şu an halk ayaklanmaları karşısında  çaresiz kalan ABD, AB ve İsrail bunu gerçekleştirmek için pusuda bekleyerek  kendi menfaatlerine hizmet edecek ve Ortadoğu’da çıkarlarını koruyacak yeni  diktatörler arayışı içerisine girmişler. Eskiden beri ABD ve Avrupa devletleri  ile arası iyi olan Tunus ve Mısır’ın ordu ve İstihbarat servisleri ile ABD,  İslam’a mesafeli fakat kendisine yakın bir baş çıkarma gayretindedir. ABD ve  müttefiklerinin çıkarlarını en iyi kollayabilecek kesim de rejim kalıntıları  ordu ve istihbarat servisleridir. Çünkü daha önce bunlar ABD gibi devletlerde  eğitim görmüş, en kritik görevlere getirilmiş ve hala da bu görevlerde  bulunmaktadırlar. Dolayısıyla ABD, AB ve İsrail kendilerine mesafeli bir  pozisyona kolay kolay müsaade etmeyeceği gibi böyle bir pozisyonun  gerçekleşmemesi için de elinden geline yapacaklardır. İslam devriminden sonra  İran’a dayattıkları savaş, ambargo gibi. Devrimden bu yana İran’a ambargo  uygulanmaktadır. Fakat İran İslam Cumhuriyeti İstikbarın değil İslam’ın ve  halkının çıkarlarını esas aldığından her ambargo, yeni bir fırsatın doğmasına ve  yeni kapıların açılmasına vesile olmuştur. Bu ambargolar sayesinde İran İslam  Cumhuriyeti kendi kendine yetecek duruma gelerek teknoloji, nükleer enerji… Gibi  konularda zirveyi yakalamıştır. 
 ABD, AB ve İsrail, yıkılan diktatör devletlerin yerine bağımsız, güdümsüz ve  İslami bir rejimin kurulmasına engel olacakları gibi böyle bir durum söz konu  olduğundan da sabote etmeye çalışacaklar ve bunun için halk devrimlerinin yönünü  saptırmaya çalışmaktadırlar ki bu devrimler Cami ve namazla başlamış, Allah u  Ekber feryatları ile Bin Ali ve Mübarek gibi diktatörleri devirmiştir. En büyük  korkuları İslam eksenli rejimlerin kurulmasıdır. Onun için İslamı esas alan  yönetimlerin oluşmamsı için bütün kozlarını kullanacaklardır. Fakat korkunun  ecele faydası yoktur, İstikbar ve yerli işbirlikçileri ne yaparlarsa yapsınlar  bir daha kendilerine Ortadoğu’da hizmet edecek yönetimleri asla bulamayacaklar.  Artık diktatörlerin dönemi sona eriyor, Ortadoğu halkları şaha kalkmış aslına  dönüyor. ABD, AB, İsrail ve diktatörler kendi hizmetinde olan bir Ortadoğu değil  Müslüman halkların hizmetinde olan bir Ortadoğu’yu kabul etmek zorunda  kalacaklar.
 
 Halk devrimleri ile çıkarları tehlikeye giren ABD ve Avrupa devletleri  Ortadoğu’yu tümden kaybetmemek için kendi çıkarlarını temin edebilecek biraz  İslami fakat asla İslamı uygulamayan model arayışındadırlar. Bunun için de  diktatör rejimlerinin yerine koyulabilecek en iyi modelin AKP’nin geliştirdiği  Türkiye modeli olduğu konuşulmaktadır. Bu model ABD ve müttefiklerine en iyi  hizmeti yapacak ve Ortadoğu’da çıkarlarını en iyi koruyacak bir model olduğunu  düşündüklerinden bu model onlar için can simidi hükmündedir. Fakat Türkiye  modeli Müslümanlar için hiçbir anlam ifade etmediği gibi aldatmadan başka bir  şey değildir. AKP modeli değil Müslümanların önünü açma ve hizmet etme rejim  muhalifi Müslümanlara karşı müsamahası bile yoktur. Kendi halklarına model  olamayan bir model Mısır ve Tunus gibi Müslüman halklara nasıl model olabilir.  Türkiye modeli ancak laikler, demokratlar, liberaller, İslami bir derdi ve amacı  olmayanlar için bir anlam ifade edebilir fakat İslami yaşama, yaşatma ve hâkim  kılmaya çalışanlar için hiçbir anlamı yoktur. Bu model, İslam’a değil rejime  hizmet etmektedir.
 
 Devrimi camiden başlatan, milyonlarla meydanlarda namaz kılan ve Allah u ekber  feryatları ile diktatörleri alaşağı eden halklar cami, namaz ve Allah u ekber’in  özünü teşkil eden bir modele ancak razı olabilirler ki o da saf İslam modelidir.  Gelişen halk devrimlerinin karakterlerine baktığımızda mihveri İslam  oluşturmaktadır.
 
 Tunus’ta Bin Ali’yi, Mısır’da Mübarek’i deviren, Libya, Yemen ve Bahreyn’de tüm  hızıyla devam eden devrim hareketlerinin her ne kadar karizmatik ve malum bir  liderleri olmasa bile diktatörleri devirme amacı etrafında toplanan halkın büyük  çoğunluğu İslami bir mücadele geçmişine sahiptir ve bu yolda büyük bedel  ödemişlerdir. Bunlardan bir tanesi Müslüman Kardeşler hareketidir ki genelde  Arap âlemini özelde ise Mısır’ı sallandırmıştır. 1928’den bu yana mücadele  sahnesindedir ve çok köklü bir geçmişe sahiptir. İslam dünyasında belki en çok  devrimi hak eden bir harekettir. Genelde İslam âleminde özelde Arap dünyasında  legal ve illegal düzeyde faaliyet gösteren İhvan’ın uzantıları vardır. Böyle  İslam âlemini fikir ve hareketleri ile sarsan İhvan gibi bir hareket içi boş AKP  modelini kendine örnek alacak. Birçok İslami hareketi etkileyen ve onlar için  ilham kaynağı ve numune olan bir hareket kalkıp İslami olmayan bir modele razı  olacak. Bu, İslam ve mücadelesinin tabiatına aykırıdır. İslam; din ve devlettir  şiarını benimseyen İhvan gibi hareketler kendi modelini oluşturabilecek tecrübe  ve birikime sahiptirler.
 
 AKP ve Türkiye modelcileri boşuna milliyetçilik damarlarını kabartmasınlar ki  modelleri kimseye uymaz, ancak kendilerine uyar. Aslında kendilerine de uymuyor,  fakat iktidar, mevki, makam, çıkar… Uyduruyor insanı.
 
 Selam ve muhabbetle
 
 Cudi NUHOĞLU
 |