Amerikan başkanı Bush 9 günlük bir Ortadoğu turuna 
çıkmış bulunmakta, Teksas valisi iken ziyaret ettiği bölgeye başkan olarak ilk 
kez geliyor. Gezisine İsrail ve Filistin kukla yönetimle başlayan sonra Kuveyt, 
Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır'a uğrayacak olan 
Bush, El Arabiyye televizyonu aracılığıyla amacını şöyle ilan etti: "Güven 
tazelemek ve insanların gözlerinin içine bakıp şunu söylemek için buradayım: 
İran bir tehdit. Bununla baş etmek için bir stratejimiz var ve sizinle birlikte 
çalışmak istiyoruz. Bunu diplomatik yollarla çözebiliriz ama bütün seçenekler 
masada."   
Yine Amerikan başkanı gezisinin ilk ayağı olan 
İsrail’de:"İttifak zinciri ile İsrail'in bir Yahudi devleti olarak güvenliği 
garanti altına alınıyor" beyanıyla gezisinin ana mihverini ortaya koydu. İşin 
ilginci tüm bölgede tepki çeken Yahudi devleti söylemini de dile getirmekten 
kaçınmadı. Bush’un gelişinden çok önce bu konu İsrail’de gündem olmuş ve fanatik 
Yahudiler ısrarla amerikan başkanının kendilerini bir Yahudi devleti olarak 
zikretmesini istemişlerdi. 
Gezinin görünen sebebi İsrail-Filistin barışı olsa 
da asıl ulaşılmak istenen nokta İsrail’in güvenliğini sağlamlaştırma, her 
şekilde kullanılabilecek kukla bir Filistin yönetimi oluşturma, Arap rejimlerini 
çeşitli vaat ve tehditlerle yanında tutarak İran İslam Cumhuriyetini soyutlamak 
-ki Bush bunu açıkça ifade etmektedir- ve Lübnan’daki iç karışıklıklardan 
Siyonist rejimin menfaati doğrultusunda faydalanmak ve sürdürmektir. 
Ortadoğu ülkelerinde despot rejimlerin gittikçe 
marjinalleşmesi, bölge halklarında Amerika ve Siyonist rejime olan tepki ve 
nefretin sürekli artması ve İran İslam Cumhuriyetinin tüm ambargo ve 
yalnızlaştırılma çabalarına rağmen gittikçe güçlenmesi Amerika ve Siyonist 
rejimi korkutmaktadır. 
Gerçek manada bir Filistin devletinin kurulmasına 
İsrail şiddetle karşı olduğu gibi Amerikanın da bu konuda bir samimiyeti yoktur. 
Mahmud Abbas ile bu aralar balayı yaşamalarının tek sebebi Filistin halkının 
gerçek temsilcisi Hamas’ı etkisiz hale getirmek ve kukla yönetim olan Abbas-Feyyad 
ikilisinin gayri meşru hükümetini kullanmaktır. Siyonistler onlarca yıllık bir 
işgalden sonra iyice derk ettiler ki Filistinlileri kökten süremez veya yok 
edemezler, madem ki burada bir Filistin varlığı olacak o zaman bağımsız müstakil 
bir Filistin yerine kendi içinde çekişen, ekonomik sorunlarla boğuşan ve her 
konuda kendisine (İsrail’e) bağımlı bir yapının olması tercih edildi. Bunun 
içindir ki son dönemlerde gerek Bush gerekse İsrail yetkilileri sık sık Mahmud 
Abbas ile bir araya gelmekte güya barış ve meşru sayılacak Filistin devleti için 
müzakereler yapmakta, çeşitli vaatlerde bulunmaktadırlar. Onların barış 
dedikleri veya barıştan anladıkları tek nokta işgalci Siyonist rejime karşı her 
hangi bir mücadelenin olmaması ve Yahudilerin güvenliğidir. 
Siyonist rejimin güvenliği ve Amerikanın bölgesel 
planlarının önündeki en büyük engel ve tehlike onlara göre: özellikle İran İslam 
cumhuriyeti, Hizbullah ve Hamas başta olmak üzere bölgede gelişen İslami 
hareketlerdir. Amerika ve Siyonist rejim emellerine bu engellerin 
durdurulmasıyla ulaşabileceklerine inanmakta, bunu sık sık dile getirmekte ve 
bunun için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bush’un Ortadoğu gezisinin temel 
amacıda emellerine ulaşmak için Arap devletlerini kontrolde tutmak ve kendi şer 
ittifakları ekseninde kullanmaktır. 
Bu nedenle çocuk katili Bush’un bölge gezisinde 
Arap liderlerden neler isteyeceği bellidir. 
Son dönemlerde İran İslam cumhuriyetinin Suudi 
Arabistan, Mısır ve diğer körfez ülkeleri ile olumlu bir diyalog sürecine 
girmesi Amerika açısından kabul edilemez bir durumdur, bunun için mutlaka bu 
ülkelere uyarılar yapılacak ve Bush’un değimiyle ittifakta olmaları istenecek ki 
bu ülkeler hem Siyonist rejim için bir sorun olmasın hem de amerikan 
kontrolünden çıkmasın. Zaten amerikanın yılladır uyguladığı politika Arap 
ülkelerinin İran'ı dışlaması üzerine bina edilmektedir.  
Yine Arap ülkelerinden istenecek diğer bir husus 
ise; Hamas’ı dışlamaları, direniş yanlılarını kendi ülkelerinde barındırmamaları 
ve Gazze şeridine maddi yardıma göz yummamaları olacaktır. Çünkü tüm dünyanın 
tecrit ve baskılarına rağmen Hamas Gazze şeridini izzetli halkının direnişi ve 
Arap rejimlerinin işine gelmese de duyarlı Müslüman kitlelerin maddi manevi 
yardımı ile ayakta tutmaktadır. Bush ve Olmert’in temel amacı Filistin’in meşru 
hükümeti olan Hamas hareketini güçsüzleştirmek suretiyle halkın teveccühünü 
kırmak ve bu yolla devre dışı bırakmak olduğundan yaptıkları ambargo ve 
baskıların aynısını Arap ülkelerinden de istemektedirler. 
Nitekim henüz gezi başlamadan bir süredir İsrail 
ile Mısır arasında sertleşmelere neden olan Gazze-Mısır sınırından geçişler 
konusunun Bush’un mısır gezisinde gündeme geleceği ilan edildi. Sertleşme 
diyince Mısır’ın Siyonist rejime rest çektiği anlaşılmasın, Mısır hükümeti 
ısrarla Hamas’a yardımların geçişine izini vermediğini  söylemekte Siyonist 
yönetim ise “niye gizli tünelleri bulmuyorsunuz” diye baskı yapmaktadır. İşte 
Bush’un Arap liderlerle gündemi bu ve benzer sorunlar yani işgalci siyonistlerin 
güvenliği için Hamas’a karşı ne yapmaları gerektiğini telkin ve dayatma 
olacaktır. 
Diğer önemli bir konu ise Lübnan’daki 
cumhurbaşkanlığı süreci ve tabii ki İslam ümmetinin onuru olan Hizbullahi 
direnişe karşı yapılması gerekenlerdir. Bush Lübnan da taraf olduğunu açıkça 
ilan etmiştir ve bu konuda çaba sarf etmektedir. Amerikanın bu kadar Lübnan ile 
ilgilenmesinin asıl amacıda Siyonist rejimin güvenliğidir. Geçen yıl Hizbullaha 
karşı ağır bir yenilgi yaşayan Siyonist rejim askeri yöntemlerle Hizbullah ile 
baş edemeyeceğini anlamış ve dersini almıştır. Hizbullahın varlığını kendisi 
için bir tehdit olarak gören ve bu konuda aciz olan İsrail amerikanında desteği 
ile Lübnan’da güdümlü bir yönetimin oluşturulmasına çalışmaktadır. Bunun için 
aylarcadır Hizbullah siyası sürecin dışına itilmeye çalışılmakta ve Lübnan’da iç 
karışıklıklar oluşturulmaktadır. Bu beyanda Bush’un Arap liderlerden isteyeceği 
Lübnan’da Amerika ve İsrail politikalarına göre hareket edecek bir 
cumhurbaşkanının seçilmesi için çalışmaları ve Amerikan güdümlü mevcut Lübnan 
hükümetine desteğe devam etmeleri olacaktır. 
Bush’un uzun sayılacak bu kapsamlı gezisinin diğer 
önemli bir sebebi de şüphesiz ki Büyük Ortadoğu projesi için sağlam bir blok 
oluşturmaktır. Bloktan maksat işbirliği, demokrasiden ziyade emellerine ulaşmak 
ve enerji yollarını kontrolde tutmak için bölge ülkelerini kullanmaktır. 
Sonuç olarak Bush’un Ortadoğu barışı olarak dile 
getirdiği mesele Siyonist rejimi güvenceye almak yani kendi ifadesi ile “ittifak 
zinciri ile Yahudi devletini garantiye almaktır. Bununda yolu tabii ki; Ortadoğu 
ziyareti sırasında Arap-İsrail görüşmelerinde ilerleme sağlanması ve İran'a 
karşı oluşturulacak ittifakın desteklenmesi için Arap ülkelerine baskı 
yapılmasıdır. 
Hükümet verilerine göre Irak'ın 2003'te ABD işgali 
sonrası 3 yılda yaklaşık 151 bin Iraklı şiddet olayları sonucu öldü. Bu resmi 
rakamlardır, bazı bağımsız kaynaklar altıyüzbin sivilin katledildiğinden 
bahsetmektedirler. Tüm bunlara sebep olan Bush’un Ortadoğu barışı söylemini dile 
getirmesi traji-komik bir durumdur. Onların barış dedikleri mazlum halklara kan 
gözyaşı ve sefalettir. Onların barıştan anladıkları ise işgalci Siyonist rejimin 
ayakta kalmasından başka bir şey değildir. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Bahreyn 
yönetimi eli kanlı çocuk katili Bush’a onur nişanı verecekmiş, bundan daha onur 
kırıcı bir durum olmasa gerek. Acaba Bush yüzbinlerce mazlumu katlederek mi bu 
nişanı hak etti, yoksa Bahreyn’de son dönemde gelişen İslami uyanış kukla 
yönetimi korkutmakta ve Bush’tan demokrasi adı altında katliam mı 
istemektedirler. Arap rejimleri bu zilleti terk etmeli ve halklarının sesine 
kulak vermelidirler. 
Bölgedeki halkların amerikan emperyalizmine karşı 
uyanışı umut vericidir. Ortadoğu da Bush’un barış getireceğine inanan olmadığı 
gibi tüm amacın Yahudi devletini garantiye almak olduğunu da bilmeyen yoktur. 
Ayrıca yıllarcadır Amerika ekseninde hareket eden Suudi yönetiminin "Bush'u 
dinleyeceğiz ama İran'la iyi ilişkiler sürecek' mealindeki açıklamaları da bölge 
geleceği açısından azda olsa umut vericidir, Suudi yönetimi Amerika 
politikalarından uzaklaşamaz diye düşünülebilir ama kanaatimce bu yafta hem 
Suudi yönetimini bölgede yeterince yıpratmış hem de İran İslam cumhuriyetini 
dışlamayla bir yere varamayacaklarını anlamışlardır. 
Temennimiz odur ki bilinçlenen bölge halkları 
amerikan ve Siyonist politikalarını akim kılabilsin ve kendi rejimlerine de bu 
konuda gereken baskıyı her yönden yapabilsinler. 
Allah’a emanet olunuz.                   ABDULLAH 
HOCAOĞLU   |