| 
3–İĞFAL VE TAHRİP-2
 
  Toplumsal 
saik ve iradeyi gidermek için inanç ve ahlaki değerler ile toplum arasına mesafe 
koyabilmek, toplumu kendi içinde bölmek için uğraş verilir. Üzerinde çalışılan 
toplumun uygulanacak projeye tepkisel yaklaşmaması ve ileri aşamalarda 
kabullenmesi için ileri sürülecek fikir ve kullanılacak dile karşı toplumun 
kayıtsız kalması sağlanır. Örneğin dini değerler üzerinden toplumda bir 
vurdumduymazlık oluşturulması amaçlanıyorsa görsel öğeler, makaleler ve 
üretilmiş haberlerle toplum buna alıştırılır ve hamlelere tepkisizlik, 
ilgisizlik oluşunca asıl plan devreye girer. Bu durum yan etkisi yüksek olan bir 
ilacın önce küçük dozlarla verilerek bedenin alıştırılması gibidir. Verilen 
küçük dozlarla direnç kırılır, beden alıştırılır ve yüksek doz için zemin 
hazırlanır. Bu nedenle psikolojik savaş tedrici ve aşamalıdır. 
 Batıda İslami değerlere yapılan saldırılar genellikle gündeme getirme, tartışma 
ortamı açma ile başlar ve taarruza dönüşür. Taarruza dönüşme aşaması zihinlerin 
alıştırıldığı ve tepkilerin cılız olduğu aşamadır. Gelen tepkiler olursa 
münferit olay şeklinde yansıtılarak Müslüman toplumun sağduyu adı altında 
duyarsızlaşması amaçlanır. Aslında münferit dedikleri her olay önceden 
planlanmış ve hesaplanmıştır. Bir taraftan gelecek tepkiler ölçülüp planlar buna 
göre şekillenirken diğer taraftan İslami değerlerin tartışma konusu yapılmasına 
Müslümanlar alıştırılır.
 
 Tedrici ve kademeli davranma, asıl konuyu gündeme getirme yerine detaylarla 
alıştırma iğfal ve tahrip yönteminde etkili bir şekilde kullanılır. Örneğin: 
Müslüman bir toplumda sapkın cinsel eğilimi olan kesimlerin, eşcinsellerin kabul 
görmesi mümkün değildir. Nas açısından tamamen çerçevesi çizilmiş bir konudur. 
Bunu direk gündeme getirerek bir yere varılamayacağını herkes bilir. Ama 
toplumda zihni bir kabul oluşması ve bu durumların normal algılanması için 
öncelikle infial oluşturacak bir iki olay ile alana girilir. Saldırıya uğrayan, 
darp edilen veya öldürülen bir eşcinselin hikâyesi ajite edilerek medya 
organlarında işlenir. Toplumda kabul görmeyen olgudan çok, olay tartışılarak 
hiçbir şekilde benimsenmeyecek bir sapkınlık toplumsal hafızaya yerleştirilir. 
Bundan sonrası mağduriyetlerini, haklarını veya toplumsal durumlarını işlemek ve 
kabul görmesini sağlamaktır. Bunu yapanlar elbette eşcinsellerin hamisi veya 
koruyucusu değildir. Ama onlar için sağlam değerleri aşındırma, bu değerleri 
zayıf gösterip saldırma ve tepkisiz bir toplum oluşturma esastır. Düşman kendisi 
inanmasa dahi rakibine karşı kullanacağı her olgu onun için bir değer ve 
zincirin zayıf halkasıdır.
 
 Toplumsal saik ve iradenin giderilmesinden sonran toplumda var olan ortak 
bağları zayıflatma ve birlik ruhunu ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atılır. 
Zincirin zayıf halkasının kırılması için sadece iradenin giderilmesi ve 
tepkisizlik yeterli değildir. Toplumun tüm katmanları arasında fikri, siyasi ve 
yapısal ayrılıkların derinleştirilmesi ve bunun toplumsal kargaşa oluşturacak 
karşılıklı bir mücadeleye dönüşmesi gerekir. Toplum içinde bu yolla ayrıştırma 
ile paralel olarak ülkede var olan kesimler arasındaki fikir ayrılıkları 
derinleştirilmeye yönelik adımlar da atılır. Burada amaç kutuplaşma, hizipleşme 
ve fraksiyonları çoğaltarak toplum içinde farklılıkları artırma yoluyla direnç 
gösterecek organize ve büyük güçlerin ortadan kaldırılmasıdır. Bölme ve 
hizipleştirme bir kurum veya toplumun en alt birimlerine kadar indirilmeye 
çalışılır. Hizipler ve farklı sesler artıkça direnç kırılacak ve dışarıdan 
yapılacak psikolojik hamlelere karşı koyma yerine herkes birbiriyle 
uğraşacaktır.
 
 Toplumsal ayrılıklar artıkça sorgulama ve nedenleri üzerinde yoğunlaşma 
beraberinde gelecektir. Bu noktada asli inanç ve değerlerin eksik, yetersiz ve 
ihtiyaca cevap vermediği tüm buhranlara, sıkıntılara bunun sebep olduğu 
düşüncesi işlenmeye başlanacak, geçmişte bütünleştirici olan unsurlar artık 
topluma zafiyet nedeni olarak sunulacaktır. Bunun kabul görmesi toplumsal birlik 
sağlayan değerlere karşı bir güvensizliğe neden olur. Bir toplum için din 
birleştirici bir unsur iken dini değerleri aşındırıp toplumu uzaklaştırdıktan 
sonra bunun nedeni olarak ta dini değerleri gösterme ve topluma bunu kabul 
ettirmenin anlamı, birlik ve bütünlüğe bir daha asla geri dönmemektir. Bu durum 
direnci kırılmış bir toplumu uzun süre elde etmek ve kullanmak, iğfal ve tahrip 
için önemli bir aşamadır.
 
 Değerleri tartışmaya açma, çıkan tüm sorunları var olan değerlere mal etme 
beraberinde yeni arayışlar getirir. Bu aşamada toplumsal gidişata göre bazı 
fikir ve düşünceler topluma aşılanmaya başlanır. Aşılanan fikir ve düşüncelerin 
kabul görebilmesi için bunları dile getirenlerin ve uygulayıcıların kabul gören 
ve inandırıcı kişiler olmasına dikkat edilir. Amaç aşılanan fikirlerin toplumda 
meşru bir zemin bulmasıdır. Toplumda zemin bulan ve kabul bulan fikirler genel 
anlamda toplum yararına gözükmekle birlikte aslında psikolojik savaş yürüten 
gücün amaçlarına mebnidir. Rakip tarafın sosyal dokusunu bozma, toplumu iç 
sorunlarla uğraştırma, toplumsal çekişmelerle dışarıdan yapılan tazyiklere 
duyarsız bir kitlenin olması istenen ve hedeflenen bir durumdur.
 
 Toplumsal inanç, akide, hassasiyet, fikir ve değerlerin aşındırılmasıyla bir 
toplum veya millet zayıf düşürülebilir. İğfal ve tahrip olarak adlandırdığımız 
bu aşama her ülkenin kendi düşmanına karşı başvurduğu bir yöntemdir. Toplumsal 
değer yargılarının aşındırılması gerçekleşirse toplumsal yapıya ve davranışlara 
şekil verilmek ve kullanılmak istenir. Bu yapılırken mutlak suretle kabul gören 
cazip söylem ve yaklaşımlardan istifade edilir. ABD’nin en büyük argümanı 
demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerdir. Bu cazip söylemlerle birçok ülkede 
yönetimleri değiştirmekte, savaşma ihtiyacı duymadan düşman kabul ettikleri 
yapıları ekarte edebilmektedirler.
 
 Değerleri sadece aşındırma yeterli değildir. Yerine alternatif bırakabilmek için 
isyan eden, kendi değerleriyle savaşan bir kitlenin oluşturulmasına gayret 
edilir. Zihnen hazırlanan, kendi değerlerini ret edip savaşan ve empoze 
fikirleri benimseyen bir toplum artık düşman olmaktan çıkmıştır. İğfal ve tahrip 
gerçekleşen bir ortamda, toplumsal katmanlara etki ve yönlendirme önemlidir. 
İğfal ve tahrip başarılı olduğu oranda ülke siyasetinde söz sahibi olma, 
etkileme ve yönlendirme söz konusu olur.
 
 ABD gibi emperyalist ülkelerin işgal faaliyetleri öncesi yaptıkları iyi 
okunmalıdır. Öncelikle hedef alınan ülke halkının hassasiyetleri tanındıktan 
sonra bir süre bu konular işlenmekte, bunun yanında yontma liderler üretilip 
kamuoyuna sunulmaktadır. Avrupa veya ABD’de yaşayan, on yıllardır ülkesi ile 
alakası olmayan bir akademisyen, ihtiyaca göre bazen bir lider olarak bazen de 
uzman olarak yansıtılmakta, sürekli demeçleri uluslararası medyaya pazarlanmakta 
ve ülke halkının duygularına tercüman olacak demeçler bu kişiler ağzından 
yayınlanmaktadır. Amaç, ülkede sözü geçecek şahsiyetler oluşturmak, bunları 
topluma kabul ettirmek ve bunların eliyle ülke politikasında söz sahibi 
olmaktır. Irak’ta Allavi, Afganistan’da Karzai bu tür projeler için 
geliştirilmiş yontma liderlerdir.
 
 Kendisiyle uğraşan düşmanını göremez.
 
 Toplumuna hâkim olmayan düşmanıyla mücadele edemez.
 
 Değerlerini kaybeden kendisini bulamaz.
 
 Allah’a Emanet olunuz.
 
 Abdullah HOCAOĞLU
 
 |