| 
Sayın İsa Bagasi; Bu söyleşiyi kabul ettiğiniz, bize zaman 
ayırdığınız ve cevap vereceğiniz için size şimdiden teşekkürlerimizi sunuyoruz…
 PYD, Rojava’da mücadele vererek Kürdler adına bir kazanım elde ettiğini ancak 
El–Nusra gibi grupların buna engel olduğunu ve kendilerine karşı savaştıklarını 
iddia ederek İslami grupları suçluyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
 Allah’ın adıyla,
 
 Allah’a hamd, Resulüne, aline, ashabına salat ve selam olsun.
 
 
  İlayi kelimetullah ve rıza–i bari için pak kanlarını dökerek mücadelenin 
günümüze kadar ulaşmasını sağlayan İslam şehitlerine, hasseten Şehid Rehber ve 
Hizbullah şehitlerine selam olsun. 
 Halen zindanlarda ve muhaceratta firakı yaşayan ve her alanda mücadeleyi 
kesintisiz bir şekilde sürdüren kardeşlerime, seven, özleyen dost ve arkadaşlara 
selam ve hürmetlerimi iletiyorum.
 
 Bu uzun soluklu mücadele ve firak süreci içinde özlem hasretiyle yaşayıp daha 
sonra dar–ı bekaya intikal eden aile efradı, akraba, dost ve dava arkadaşlarıma 
Allah’tan af ve mağfiret diliyor, hepsinin en güzel şekilde ahirette 
mükafatlandırılmasını yüce Rabbimden niyaz ediyorum…
 
 Bu girişten sonra sorularınıza gelelim.
 
 Biz mazlum halkımızın, tüm parçalarda gasp edilmiş haklarını geri alması ve 
böylece İslam dairesi içinde özgür ve rahat bir yaşama kavuşmasıyla birlikte, 
siyasi bir statü elde etmesini arzulamaktayız. Özellikle mahrum ve kötü yaşam 
koşulları içinde bulunan Rojava’daki halkımızın İslami ve insani haklarına 
kavuşması sadece bizleri değil her insaf sahibi insanı sevindirecek bir 
durumdur.
 
 Ancak Rojava’da mücadele ile elde edilmiş bir kazanım söz konusu değildir. 
PYD’nin kendi gücüyle ve bedel ödeyerek özgürleştirdiği veya kurtardığı bir alan 
da söz konusu değildir. Bugün Rojava’da bize gösterilen ve özgürlük diye lanse 
edilen şeyin; illüzyon türü bir kandırmacadan ibaret olduğu görünüyor. PKK/PYD, 
hiçbir bedel ödemeden Esed rejiminin kendisine sunduğu imkânlar sonucu bugünkü 
pozisyonu elde etmiştir. Şu anki durumun, Rejimle varılan anlaşma sonucu 
sağlandığı kesin ve nettir. Bu durumu birçok kesim bilmekte ve 
dillendirmektedir. Ama öyle görünüyor ki birileri bu gerçeğin bilinmesini 
istememektedir.
 
 PKK/PYD Kürd halkına devrim, savaş ve kazanım diye bir serap göstermektedir. 
Süreç içinde bunun bir serap olduğunu herkes görecektir. Var olduğunu 
söyledikleri ve halen sürdürdükleri savaş rejime karşı değil, muhaliflere karşı 
verilen bir savaştır. Kendilerine bırakılan alanlarda halen rejimin güçleri ve 
kurumları bulunmaktadır.
 
 Bağıra bağıra kendilerinin laiklik, sekülerizm ve Batılı değerlerin garantisi 
olduklarını söylüyorlar. Böylece başta ABD, Batılı ülkeler ve Dünya istikbarına 
kendilerini pazarlamaktadırlar. Bu haliyle emperyalistlerin Kürdistan’daki 
çıkarlarına hizmet etmektedirler. Böyle bir gerçek ortada iken kalkıp tümden 
İslami grupları suçlayarak Kürd halkına karşı bir savaş yürüttüklerini, İslami 
grupların Kürd halkının mal, can ve namusunu helal gördüklerini söyleyerek çok 
çirkince yalan ve iftiralara sarılmaktadırlar. Aslında bununla bir yandan 
İslam’ı ve Müslümanları kötüleme yoluna gitmekte, diğer yandan da Esed’e karşı 
savaşan muhalif grupları hedef gösterip onlarla olan savaşını haklı göstermeye 
çalışmaktadır.
 
 PKK/PYD’nin Rojava’daki uygulamaları ve takip ettiği politika yanlıştır. Bu 
politika Kürd halkına hiçbir şey kazandırmaz. Aksine çok şey kaybettirecektir.
 
 PKK ve PYD bu sanal zaferi hem Rojava’da ve hem de diğer Kürdistan parçalarında 
kendileri dışındaki parti ve örgütlere karşı çok çirkin bir şekilde 
kullanmaktadırlar. Haksız tutum ve davranışlarına karşı kendilerine yapılan 
eleştirileri sanki Rojava’daki Kürd halkına karşı yapılıyormuş gibi lanse 
etmektedirler.
 
 Bütün bu olumsuzluklara ve gerçeklere rağmen, genelde tüm Suriye Müslüman halkı 
ve özelde de Rojava halkının bu işin neticesinde kazanımlar elde etmesini 
arzulamaktayız.
 
 Hizbullah baştan beri bu durumu bildiği halde Rojava’daki halkımızın nispi bile 
olsa rahatlama ve gasp edilmiş bazı haklarına kavuşma gibi fiili bir durumun 
oluşması için aksi bir konumlanma içinde olmamıştır.
 
 PKK/BDP Rojava’da Hizbullah ile ilgili bazı iddialar 
ileri sürmektedir. Bu konuda ne dersiniz?
 
 PYD, rejimle değil, ilk günden beri rejim muhalifleriyle savaşmaktadır. Adeta 
Baas rejiminin Rojava’daki korucu gücü görevini yapmaktadır. Ancak bunu 
yapmasına rağmen gerçekle alakası olmayan argümanlar kullanmakta ve çok çirkin 
bir karalama ve ajitasyon kampanyası yürütmektedir.
 
 PKK sürekli olarak yaydığı yalan haberlerle Hizbullah’ı iftiralarla töhmet ve 
zan altında bırakmak istemektedir. İleri sürdüğü iddialar kamuoyunu yanlış 
bilgilendirmeye yöneliktir ve tamamen yalandır. Bu durum PKK’nin Hizbullah’a 
karşı yıllardır uyguladığı yalan ve iftirayı temel alan bir stratejisidir.
 
 Biz orada çatışmanın taraftarı değiliz. Daha önce Cemaat Rehberimiz Muhterem 
Edip Gümüş yaptığı açıklamada, Müslüman Kürd halkının zararına olacak hiçbir 
çatışmayı da tasvip etmediğimizi belirtmişti. Bu açık tavrımıza rağmen 
Hizbullah’a karşı bilinçli bir propaganda yürütülüyor. Bu şekilde Hizbullah 
hedef haline getirilip ona karşı yapılan saldırılara bahane üretiliyor.
 
 Suriye’deki iç savaş ile ilgili tavrınız sürekli 
soruluyor ve sorgulanıyor. Gerçi şu ana kadar bu konuyla ilgili olarak bazı 
beyanatlar, makaleler ve son olarak Sayın Edip Gümüş’ün bir röportajı 
yayınlandı. Bunu bir de sizden duymak istiyoruz. Suriye iç savaşı konusundaki 
tavrınız nedir?
 
 Suriye’deki olayların başlangıcından itibaren biz Cemaat olarak net bir şekilde 
tavrımızı ortaya koyduk. Gelişen süreç içinde Cemaat Rehberimiz, sitenize 
verdiği bir mülakatta bu durumu net bir şekilde ortaya koydu. İlk günden beri 
Müslüman Suriye halkının haklı taleplerinin karşılanması ve İslami bir hükümetin 
kurulması doğrultusunda verilecek İslami bir mücadelenin yanında olduğumuzu 
söyledik ve bunu kamuoyuna da deklare ettik. Ancak yapay ve dış müdahalelerle 
bir iç savaşın yaşanması, ülkenin harabeye dönüşmesi ve yüzbinlere varan mazlum 
insan ölümlerinin yaşanmasının savunulacak bir tarafının olmadığını da 
belirttik. Bugün gelinen aşamada bu durumu herkes görmekte ve kabul etmektedir.
 
 Batman’da yakın zamanda PKK/BDP ile Hüda–Par 
taraftarları arasında bir gerginlik yaşandı. Ayrıca bir can kaybı söz konusu 
oldu. BDP ve PKK bu can kaybından Hüda–Par’ı ve dolaylı olarak da Hizbullah’ı 
suçlarken, Hüda–Par ısrarlı bir şekilde olayla bir ilgilerinin olmadığını ifade 
etti. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, Hizbullah’ın bu olayla bir ilgisi var 
mı?
 
 Batman’da yaşanan olayda Hizbullah yoktur. Olayın başka taraflara çekilmemesi ve 
gerginliğin daha fazla artmaması için bugüne kadar olayla ilgili konuşmaktan da 
imtina etmiştir. Hüda–par da şiddetle tepki göstermekte ve kendi aleyhine kirli 
bir oyun tezgâhlandığını ifade edip olayın aydınlığa kavuşturulmasını 
istemektedir.
 
 Bu durumda ahlaken ve usul olarak herkesin bunu böyle kabul etmesi gerekir. 
Hatta eğer olay Hizbullah veya Hüda–Par’a yakın birilerine mal edilse ve olay bu 
şekilde kapatılmak istense bile, Hizbullah ve Hüda–Par bunu reddettiği ve 
tavrını bu yönde ortaya koyduğu için herkesin bunu böyle kabul etmesi ve olayı 
bir provakasyon veya tezgah olarak görmesi gerekir.
 
 Buna rağmen BDP ve PKK’nin, olay anından itibaren Hüda–Par ve Hizbullah’ı hedef 
tahtasına oturtması, suçlayıcı, kışkırtıcı ve karalayıcı bir dil kullanması 
düşündürücüdür. Üstelik KCK’nin sorumsuz açıklaması ve hedef göstermesi adeta 
çatışmaya davetiye çıkarmaktır. Bütün bunlar halkın gözleri önünde cereyan 
etmektedir. Suçlu tarafın kim olduğunu halkımızın takdirine bırakıyoruz.
 
 Zaman 90’lı yılların zamanı değildir. Her şey çok açık ve şeffaf bir şekilde 
gelişmektedir. Yaşanan ve yaşanacak tüm olayların mahiyetini halkımızla 
paylaşırız. Arzulamadığımız ve imkanlarımız dahilinde yaşanmasına müsaade 
etmeyeceğimiz bir çatışma bize tahmil edilirse bunu da açık bir şekilde 
halkımızla paylaşacağımızın bilinmesini isteriz.
 
 Son zamanlarda İslami STK’lara ve Hüda–Par 
teşkilatlarına yapılan saldırılardan ve özellikle de Batman’da yaşanan bu 
hadiseden sonra bölgede tekrar PKK–Hizbullah çatışma ihtimali gündeme geldi. 
Bunun endişelerini taşıyanlar olmakla birlikte, kışkırtıcı ve sorumsuzca 
açıklamalarda bulunanlar da olmaktadır. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
 
 
  Biz çatışmanın hiçbir tarafın faydasına olmayacağını, aksine hem çatışan 
tarafların ve hem de halkımızın zararına olacağını düşünmekteyiz. Meseleye böyle 
baktığımız için; meydana gelen her olaya ve çatışmalara kapı aralayacak her 
saldırıya provokasyon olabileceği gözüyle bakmaktayız. Hatta aksi 
ispatlanmadıkça böyle değerlendirmekteyiz. Ancak bakıyoruz ki PKK’nin yan 
kuruluşlarından birisi olayı üstlenmekte ve PKK/BDP de olayı kınamamaktadır. 
Hatta tam aksine bunlar zaman zaman zımnen destekler mahiyette tavırlar 
sergilemekte veya bu çatışmaları alevlendirebilecek doğrultuda açıklamalar 
yapmaktadır. 
 Bizim yaklaşımımız ve olaylara bakışımız böyleyken karşı tarafın bakış, yaklaşım 
ve tavrı bunun tam aksi bir şekildedir. Bugüne kadar Hizbullahi Müslümanlara 
veya İslami kuruluşlara çok sayıda saldırı gerçekleştirilmiş ve bu saldırılarda 
şehadetle neticelenen olaylar yaşanmıştır. Ancak PKK ve BDP bu olaylardan hiç 
birini kınamadıkları gibi önünü alacak ve sükûnete davet edecek bir açıklama da 
yapmamışlardır.
 
 Bütün bunlar ve iki kesim arasındaki bu bariz tavır ve davranış farklılığı, 
Kürdistan halkı ve tüm kesimler tarafından görülüp bilinmektedir. Hizbullah ve 
saldırıya uğrayan İslami kuruluşlar bu kadar net bir tavır sergilerken ve bir 
yanlışlığın yapılmaması için elinden gelen her çabayı gösterirken PKK ve BDP ise 
en üst düzeyde olayları körükleyecek ve çatışmalara davetiye çıkaracak 
açıklamalar yapmaktadırlar. Karşı tarafın bu saldırgan tutumuna rağmen bizim bu 
müspet tavır ve tutumumuz, Kürd siyasi parti, örgüt ve çevreleri tarafından 
görülüp takdir edilmesi ve desteklenmesi gerekir. Ancak maalesef bu kadar net ve 
bariz bir tavır farklılığı söz konusu olmasına rağmen, saldırgan tarafa tepki 
vermeyen ve Hizbullah’ın bu tutumunu görmezden gelen çevre ve kesimler söz 
konusudur. Biz bunları çok iyi görüyor, biliyor ve tanıyoruz.
 
 Bölgenin geleceğiyle ilgili düşünceleriniz nedir? 
Bundan sonrası için söylemek istediğiniz bir husus veya vermek istediğiniz özel 
bir mesajınız var mı?
 
 PKK’in geçmişte yaşanan olaylardan ders ve ibret alması gerekir. Denenmişi 
denemek akıl kârı değildir. PKK geçmişteki imha amaçlı savaş dayatmasında 
başarısız oldu ve hedefine ulaşamadı. Genel anlamda ise bu çatışmaların 
yaşandığı alanların tümünde halkın zararıyla neticelendi.
 
 Aynı şekilde devlet de bizi imha etmek için tüm gücünü kullandı. İki bin öncesi 
yaptığı kirli oyunlar, komplo ve çatışmaları alevlendirmek için tezgâhladığı 
senaryolar bir yana, iki bin sürecinde imha amaçlı çok kapsamlı operasyonlar 
yürüttü ve birçok plan geliştirdi. Çekilen acılar, sıkıntılar ve ödenen bedeller 
açısından sonuçları çok ağır oldu. Ancak Allah’ın yardımı ve şehitlerin kanının 
bereketiyle Hizbullah bu süreci de başarıyla atlattı. Neticede, hem PKK ve hem 
de devlet Hizbullah’ı yok etme hedeflerine ulaşamadılar.
 
 Eğer birileri tekrar kafasının bir köşesinde böyle habis düşünceler taşıyorsa, 
kendilerine tavsiyemiz; bu düşünceden vazgeçsinler. Zorla, baskıyla ve savaş 
dayatmalarıyla Allah’ın izniyle bunu yapmaya muktedir olamayacaklardır. Herkes 
bu gücü görmeli ve kabul etmelidir. Kürdistan’da, siyasi ve toplumsal denklemde 
bu güç hesaba katılmadan ve görülmeden uygulamaya konulacak hiçbir planın başarı 
şansı yoktur.
 
 Allah’ın izniyle biz bu gücümüzü; İslami bir çizgide, hakkın ve adaletin 
tahakkuku için ve Müslüman halkımızın hizmetinde, onun İslami ve insani 
haklarının elde edilmesi doğrultusunda kullanacağız.
 
 Kürdistan her kesime yetecek kadar geniş, bereketli ve renkli bir coğrafyadır. 
Eğer birileri bu topraklarda tek parti diktatörlüğü hayalini kuruyor veya 
rüyasını görüyorsa uyanmalı ve kendisine gelmelidir. Tüm kesimler kendi inanç, 
düşünce ve görüşlerini halka arz eder. Halkın kabulü oranında herkes temsiliyet 
hakkına sahip olur. Bunun dışındaki dayatmalarla, afaki düşünce ve söylemlerle 
kimsenin tüm Müslüman Kürd halkı adına konuşmaya hakkı yoktur.
 
 Davamızın sonu Allah’a hamd etmektir.
 
  
  |