| Allah’ın 
adıyla!
 HİZBULLAH CEMAATİNE KARŞI UYGULANAN YÖNTEMLER
 
 CEMAATİN FAALİYETLERİNİ SABOTE ETMEYE ÇALIŞMAK
 
 Cemaatin çalışma yaptığı alanlarda kontrolü eline almak için Cemaatin yaptığı 
çalışmaları kendi elemanlarına yaptırmak
 
 
  Laik 
Kemalist Rejim, son dönemlerde bu yöntemi daha çok kullanmaya başladı. Bazı 
alanlarda uyguladığı pek çok yöntemden istediği neticeyi alamayınca ve bunlar 
Hizbullah Cemaatine karşı etkisiz kalınca, söz konusu alanlarda bu sefer 
Cemaatin yaptığı faaliyetleri kendisi yapmaya ve orada kontrolü ele alıp 
Cemaatin çalışmalarını sabote etmeye çalıştı. 
 Bu alanlardan bir tanesi camidir.
 
 Daha önce de belirtildiği üzere, Cemaatin çalışmalarının olduğu yerlerde, bunun 
tabii bir neticesi olarak camilere yönelmeler olmaktadır. Namaz kılan gençlerin, 
camilere ve kurslara gidip Kur’an okuyanların sayısında artış olmaktadır. Zaten 
Cemaat, en başından beri insanları ve özellikle de gençleri namaza ve camilere 
yönlendirmiş, bu konuda elinden gelen gayreti göstermiştir. Çünkü camiler; 
yüzyıllardan beri Müslümanlar arasında tanışma, kaynaşma, yardımlaşma ve 
dayanışma gibi sosyal bir fonksiyon icra ederken, aynı zamanda ibadet ve kültür 
merkezliğini de yapmaktadır. Dolayısıyla Müslümanlar açısından camilerin 
toplumdaki fonksiyonu ve önemi büyüktür.
 
 Bu önemine binaen Hizbullah Cemaati camilere önem vermiş ve bu konuda üzerine 
düşen sorumluluğu yerine getirmeye, camileri asli fonksiyonlarını icra eder hale 
getirmeye çalışmıştır. Ancak Laik Kemalist Rejim güçleri, camilerin İslam’daki 
yeri ve önemi ile tarihte İslam toplumunda icra ettiği fonksiyonunu görmezden 
gelip, bunu Cemaatin siyasi bir mücadele alanı olarak değerlendirdiler veya 
bilinçli olarak böyle bir değerlendirme yolunu tercih ettiler.
 
 Bu konuda yalan ve iftiralara dayalı karalamalarda bulundular, Cemaatin 
camilerde askeri eğitim yaptığını ve hatta camileri birer kamp olarak 
kullandığını dahi söylemekten çekinmediler. Maksat, bir yandan Cemaatin camilere 
yönelik çalışmalarını baltalamak, diğer yandan camilere yönelmelerin ve cami 
eksenli aktivitelerin önüne geçmek, öte taraftan ise camilere el atıp kontrolü 
sağlamak ve oradaki aktiviteleri kendi istediği tarzda yapmak.
 
 Bu yüzden, diyanet kurumu üzerine baskı oluşturup onun üzerinden müftülere ve 
müftüler üzerinden de imamlara yönelik bir takım faaliyetlere giriştiler. 
Özellikle yerel bazda polis ve jitem, müftülere ve cami imamlarına yönelik 
baskı, tehdit ve zorlamalarda bulundu, istedikleri icraatları yaptırmaya 
çalıştı.
 
 Kendisi de bir imam olan, ancak polisle çalışan A. B. , konuyla ilgili şunları 
söylemektedir: “……Bir gün bunların üzerine de bir yenisi eklendi. Ve müftü 
kendisi bize şunu söyledi, dedi ki: ‘Arkadaşlar! —imam hatiplerin ayın 15’i 
toplantısında, ben dahil olmak üzere bütün imamlara karşı şunu söyledi- dedi, 
hangi ad altında olursa olsun, -ki bunu söylerken zaten Hizbullah’ı kast 
ediyordu- yani Hizbullah cemaati bütün camilerde zaten malumunuz okumaktadırlar. 
Siz bunların okumasına engel olun. Nasıl engel olacaksınız? Siz vereceksiniz. 
Yani onları kendi hallerine bırakmayın. Kontrolünüz altında olacak bu iş. Bunu 
ben bir müftü olarak değil, devlet istiyor, valilik istiyor, emniyet istiyor. 
Yani kendi başımdan istediğim bir şey değildir. Sizden ben bunu istiyorum ve siz 
de yapacaksınız. Nasıl yaparsanız yapın. Ama güzellikle mi yapıyorsunuz, ama 
zorluyor musunuz, ama rica mı ediyorsunuz? Yani netice itibariyle camideki 
çocuklara siz ders vereceksiniz ve bu iş sizin kontrolünüzde olacak……. “
 
 Tabi Laik Kemalist güçleri bunları yaptırırken amaçları camiye gelen gençlere 
ders verdirmek değil, aksine, kısa zaman içinde dersleri gevşetip aksatmaya ve 
dağıtmaya, gençleri de camiden soğutmaya çalışmaktır. Nitekim aynı A. B. , 
konuyla ilgili söylediklerinin devamında şunları ifade etmektedir: “……Bir gün 
görüşmemiz vardı. Gürkan adında sivil polis ve Terörle Mücadeleden Metin polis 
olmak üzere taksiyle geldiler, taksiye bindik ve şehir dışına doğru çıktık. Ben 
dedim ki işte bize diyanet tebligatı yapıldı, ikinci defa sizin amiriniz, 
Emniyet Müdürü de bize geldi bunu söyledi. Ne yapıyorsak ne ediyorsak bunları 
bir türlü ikna edemiyoruz. Bana dedi ki ‘Hoca kesinlikle onları camide 
bıraktırmayacağız, hepsini çıkartacağız. Sen yeter ki sabırlı ol ve işini yap. 
Dedi çocukları korkut, döv, azarla. Babaları ile görüş, abileri ile görüş, 
gelmemeleri için yanlış bir yolda olduklarını telkin et. Sürekli telkin et yeter 
ki.
 
 Ben de çocukları sıkıştırıyordum, bazen bir bahane ile tokat yapıştırıyordum, 
kızıp bağırıyordum, ders vermiyordum. Tabi vermelerine de engel oluyordum, 
bırakmıyordum. Tabi karşılıklı boğuşmalarımız başladı. Günlerden bir gün benimle 
oturup güzelce konuşmak istediler. Dediler hocam: ‘Sen gençlerden ne istiyorsun? 
Onların nesini eleştiriyorsun? Onların nesini kötülük görüyorsun? Hatamız ne? 
Sucumuz ne? Biz bu ana kadar ne yaptık sizin için? Söyleyin şu hatamız var 
hatamızı düzeltelim. Bilmediğimiz şeyler varsa bize öğretin, siz hocasınız, siz 
daha iyi bilirsiniz, biz her şeyi bilmeye biliriz. Peki, suçumuzu söylemeden, 
hatamızı söylemeden, durup dururken bu baskının manası nedir? Bizler buraya 
gelip namazlarımızı kılıyoruz, tesbihatlarımızı yapıyoruz. Biz işimizi gücümüzü 
bırakıyoruz derse geliyoruz, herkes işini gücünü başkası için seferber etmiyor. 
Biz buraya geliyoruz Cenabı Hakkın rızasını istiyoruz, nasihatlerinizi zaman 
zaman alıyoruz. Yani camiye gelmezsek, ilim öğrenmezsek ne olacak, cahillik daha 
mı hoş. Biz ilim aşkı ile gelirken, nerede bir alim var ondan bir şey alalım, 
ondan bir şey koparalım deyip çırpınırken, bizim hatamız bu mu? İçki mi içtik 
camide? Hayır, kumar mı oynadık? Hayır, peki sarkıntılık mı ettik? Hayır, adam 
mı öldürdük? Hayır, imamlara mı karşı geldik? Hayır, cemaatin camiye gelmesine 
mi engel olduk? Hayır, peki biz Allah için Allah’ın nizamına muhalif, dine 
muhalif bir hareket mi yaptık, yani nahoş bir davranışta mı bulunduk? Hayır, 
peki hocam bize neden kızıyorsun, bizi neden engelliyorsun, ya ders ver veya 
bırak biz kendimiz okuyalım, suçumuz nedir söyler misin?
 
 Ben kendilerine şunu söyledim: sizin suçunuz şu; ders vermenizi istemiyorum. 
Sizi beğenmiyorum. İhlaslı görmüyorum. Doğru dürüst görmüyorum. Camide okumanızı 
istemiyorum, kısacası bu. Gidin başka yerde okuyun. Bu arada epey tartışmamız 
oldu. Ancak oralı olmadılar…. . “
 
 Cemaate, tamamen kendi kontrolünde olan alternatif yapılar oluşturmaya çalışmak
 
 Polis ve jitemin, son dönemlerde Hizbullah Cemaatine yönelik devreye koyduğu 
sinsi yöntemlerden biri de; Cemaate, tamamen kendi kontrollerinde olan 
alternatif yapılar oluşturmak olmuştur.
 
 Bunu, bir yandan muhbir ve işbirlikçiler eliyle yerel bazda yapmaya çalışırken, 
bir yandan da işbirliği içinde bulunduğu siyasi veya bürokrat kimlikleriyle 
bilinen şahıslar üzerinden durumlarına göre hem bölge ve hem de ülke bazında 
yapmaya çalışmaktadır.
 
 Bununla birçok şey birden hedeflenmektedir. Bir yandan bu yapılar üzerinden 
yapılan sözlü, yazılı ve fiili çalışmalarla Hizbullah Cemaatini yıpratmak, bir 
yandan halkın zihnini bulandırıp ‘Müslümanların bölük pörçük oldukları, her 
birinin bir şey dediği, hangisinin hak üzere olduğunun bilinmediği, dolayısıyla 
hepsinden de uzak kalmak gerektiği’ gibi bir zihniyeti yerleştirmek, bir yandan 
da Müslümanların gücünü dağıtmak ve Hizbullah Cemaati etrafında birleşmelerinin 
önüne geçmek.
 
 Bu amaçla polis ve jitem, şu ana kadar İslami yapı görüntüsü altında birçok 
oluşuma girişmiş, bazılarında daha baştan itibaren başarısız olmuş, bazıları bir 
müddet bir takım icraatlar ortaya koymaya ve faaliyetlerde bulunmaya çalışmış 
ancak sürdüremediği için dağılmıştır. Ancak buna rağmen polis bu yöntemden vaz 
geçmemiş ve uygulamaya devam etmiştir.
 
 Burada şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; polis ve jitem bu yöntemle Hizbullah 
Cemaatine karşı başarı gösterememiştir. Bundan sonra zaman ne gösterir 
bilemeyiz, ancak bu yöntemin başarı şansını da pek görmüyoruz doğrusu. Çünkü 
İslam fıtrat dinidir ve tabiidir, saf, berrak ve temizdir. Ancak iman ve ihlas 
sahibi olanlarda tutunur, iman ve ihlas sahibi olmayanların ise hayatında yer 
etmez. Bu yüzden böyle sun’i ve temelinde fitne olan oluşumlar, varlıklarını 
İslam üzere sürdüremezler, bunun içinde yer alanlar hayatlarını İslam’a göre 
dizayn edemezler, bir müddet yapmaya çalışsalar bile bunu asla sürdüremezler ve 
neticede renk verirler, maskeleri düşer. Ama bununla birlikte, bir müddet 
Müslüman halkın zihnini bulandırmaya, İslam adına bir takım yanlış icraatlar 
ortaya koymaya, İslam’ın kabul etmediği bir takım fikri anlayışlar empoze etmeye 
çalışırlar. Ama Allah’ın (cc) izniyle, şu ana kadar olduğu gibi, bundan sonra da 
Müslümanların iman ve ihlas ile yaptıkları çalışmalar onların oyun ve 
tuzaklarını bozacaktır.
 
 Daha önce ismi geçen N. A. , bu konuda verdiği bilgilerin bir bölümünde şunları 
söylemektedir: “…. . Daha sonra genişletilmiş merkez komitesi oldu. 
Genişletilmiş Merkez Komitesine birçok yerden insan katıldı. Orada tekrar bazı 
kararlar alındı.
 
 Nasıl çalışılacak? Nasıl çaba harcanacak? Kimin nerede çalışacağı? Herkesin 
artık kendi çevresinde birer fert gibi değil, birer kurum haline gelmesi ve bu 
konuda delege oluşturulması ve bu delegeler üzerinden cami çalışması yapılması 
kararlaştırıldı. Cemaatin ismi zikredilerek; bunların devlet kontrolünde 
örgütlendiği ve Kürt hareketine karşı olduğu, Kürt hareketini yıkma amacında 
oldukları konuları üzerinde duruldu ve bunun kesinlikle hem bir düşünce ve hem 
de bir propaganda olarak işlenmesi ve bunlara karşı durup kesinlikle izin 
verilmemesi gerektiği, bunu buradaki her kesin kesinlikle taviz vermeden ve 
ısrarla yapması gerektiği söylendi. Ve herkes bu konuda çok emin olmalıydı. Ve 
kesinlikle taviz olmamalıydı…. “
 
 Daha önce ismi geçen İbrahim Sarıaltun, bu konuda verdiği bilgilerin bir 
bölümünde şunları söylemektedir: “………. . yüzbaşı veli beni tekrar mit 
binasına bir toplantıya götürdü, o toplantıda yine Albay Ahmet ve astsubay 
İsmail de vardı. Burada özellikle alternatif yapılar üzerinde duruluyordu. 
Hizbullah’ın içine sızamadıklarını ve yapıyı da iyi tanıyamadıkları için 
çevreleme operasyonu yapmak istediklerini ve Hizbullah’a karşı bir yapının, bir 
cemaatin oluşturulması isteniyordu. Bununla ilgili bize bir takım bilgiler 
verdiler. Yine resmi tarih tezleri de işleniyordu. Bunun üzerine beni 
İstanbul’da bulunan emekli Albay Kenan ile ilişkilendirdiler. Biz Kenan albay 
ile yine bu alternatif yapılar üzerinde çalışacaktık. Yine aynı şekilde bu 
alternatif yapının Almanya ayağını da oluşturmamız isteniyordu. Tüm bu 
çalışmalarla ilgili İstanbul’da albay Kenan ile buluştuk ve ne yapacağımıza dair 
bir takım konuşmalar geçti aramızda. Onunla genellikle Rıhtım otelinde 
buluşurduk. Albay Kenan ile tanıştıktan sonra S. vakfını kurmamız istendi. Mitin 
direktifleriyle alternatif bir yapı olma açısından legal olarak bir vakıf 
oluşturuldu ve bu vakfın başkanlığına molla S. getirildi. Molla S. ‘nin bölge 
insanı olması hasebiyle, ayrıca Hizbullah’a karşı olması hasebiyle, zaten 
yıllardır onu tanıdığımdan bu yana Hizbullah’ın aleyhinde çalışmaları vardı ve 
ben bunları yine teşkilata rapor ediyordum. Gerek Mustafa ve gerek Mitle 
tanıştıktan sonra yüzbaşı Veli’ye sürekli rapor ediyordum ve molla S. ismi 
üzerinde anlaşıldı. O’nu, Hizbullah’a karşı oluşturulacak yapının başına 
getirdiler. Bu şekilde ben de molla S. ‘nin yanında onu yönlendirme konumunda 
olacaktım. Yine aynı döneme denk gelen ………. ismi adı altında Kürt sorununu 
gündeme getiren ve bu çalışmalar içinde olanları bir araya getiren ve içinde 
İslamcı aydınların da olacağı bir yapı oluşturuldu. Bu yapının başına da 
siyasetçi kimliği ile tanınan M……. getirildi. İslami anlamda kurulan S. vakfı, 
Hizbullah Cemaatine karşı bir yapıydı. Bu yapının amacı İslami söylemle Cemaate 
olacak kaymaları önlemek ve Cemaati çevrelemek için hem bölgede hem de büyük 
şehirlerde çalışmalar yapılacaktı. Özellikle İstanbul, Ankara gibi büyük 
şehirlerde buna et kemik giydirildikten sonra, bir güç oluşturduktan sonra 
ekonomik faaliyetler adı altında bölgeye bu yapının girişi düşünülüyordu. Bunun 
amacı da bölgede güçlenmekte olan Hizbullah cemaatinin önüne geçmekti. Çünkü 
bölgede polis olsun, jitem olsun, mit olsun, yaptığı tüm faaliyetlerle Cemaatin 
önüne geçememişti. İşte güçlenmekte olan bu yapıya karşı alternatif bir yapı 
oluşturmak maksadıyla biz S. vakfını kurduk ve başına molla S. ‘yi getirerek bu 
çalışmalara başladık…. . “
 
 
 Allah’a emanet olun.
 
 M. ALİ NUR
 
 SON
 
 |