KÜLTÜRLÜYDÜ 
 
 Şehid 
Rehber, çok iyi bir okuyucuydu. Kültürlü oluşunda bu temel bir etken olmuştur. 
Kendine has bir okuma stili vardı. Kitaplarla konuşur gibi bazı cümlelerin 
altını çizer, bazılarına şerh düşer, bazılarının yan taraflarına not yazar, bazı 
sayfaların arasına kâğıt koyar ve kâğıda o sayfada geçen konuyla ilgili bir 
şeyler karalar ve böylece katıldığı, karşı çıktığı, eksik veya fazlalık gördüğü 
yerlere konuyla ilgili görüş ve düşüncelerini yazardı. Mesela 21. sözün, ikinci 
makamının başında şöyle bir not düşmüş: “Ne kadar güzel bir makam. Ne ulvi 
bir anlayış. Ne büyük bir kalp doktorunun büyük bir teşhisi.” 
Yine risale sayfalarına büyük ihtimalle o anki haleti ruhiyesinin etkisi ile çok 
güzel tazarru ve duaları Arapça ve Farsça olarak yazmış.  
 
İşleri ne kadar yoğun olsa da kitap okumayı ihmal etmezdi. Geniş bir kütüphanesi 
vardı. Her gittiği yerde, yanındaki arkadaşlarla yaptıkları ilk işlerden biri 
oranın kütüphanesini oluşturmaktı. Yeni çıkan kitapları takip ederdi. Risale–i 
Nur külliyatına özel bir ehemmiyet verirdi ve tamamen vakıftı.  
 
Şiirle fazla ilgilenmemesine ve düzenli bir şekilde yazmamasına rağmen, bazı 
şiirleri vardı. Özellikle okuduğu kitaplar arasında not olarak düştüğü 
dörtlükler vardı. Mesela Üstad Bediuzzaman’ın Sözler kitabının sayfaları arasına 
düştüğü dörtlüklerden biri şu şekildedir:  
 
Yıkılsın dört duvar, çatlasın zemin 
Çeksin karanlık, gitsin ötelere 
Kalplerde kilit, dudaklarda yemin 
Virane olsun yürek yetimlere… 
 
Yazdığı şiirlerinden biri ve en çok tanınanı “Kelha Amed” şiiridir.  
 
Şehid Rehber’in, düzenli bir medrese hayatı olmamasına rağmen bazı zaman 
aralıklarında, molla olan bazı yakın arkadaşlarından Arapça dersler aldığı 
bilinmektedir. Dolayısıyla medresede okutulan ilimlerin çoğuna vakıftı. Kürtçe 
ve Türkçe hitabeti çok sade, seviyeli ve etkileyiciydi. Kürtçenin lehçelerini, 
hangi yörenin hangi şiveyi konuştuğunu, deyim ve atasözlerinin hangi yörelere 
ait olduğunu bilecek kadar bölgenin kültürel ve sosyal yapısına vakıftı.  
 
Bunun yanında, Farsça ve Osmanlıcayı da biliyordu. Üniversitede iken Osmanlıcaya 
merak sarmış ve okumuştu. Çok güzel bir hattı vardı. Onu tanımayan bir insan, 
İslami ilimler üzerine kendisiyle sohbet ettiğinde onu medrese çıkışlı biri 
olarak değerlendirebilirdi. Ya da modern ilimler üzerine sohbet ettiğinde onu 
bir araştırmacı veya sosyal bilimler uzmanı olarak değerlendirebilirdi. Çünkü 
birçok ilmi kendinde bir araya getirmişti.  
 
Şehid Rehber, aynı zamanda iyi bir araştırmacıydı. İçinde bulunduğu toplumu, 
toplumun farklı kesimlerini, yakın coğrafyalardaki sosyal yapı, sistem ve 
grupları araştırır ve tanımaya çalışırdı. Bu bakımdan Dünyadaki İslami 
Cemaatlerden, gayri İslami grup ve örgütlere kadar hepsi hakkında, onları 
tanıyacak kadar bilgi sahibiydi. Özellikle Türkiye’deki grup, yapı, örgüt, 
Cemaatler ve şahsiyetler hakkında ciddi bir bilgisi vardı.  
 
İKNA KABİLİYETİ YÜKSEKTİ 
 
Şehid Rehber, insanı iyi tanır ve psikolojik yapısını çabuk çözerdi. Bir 
tamircinin, makinanın başına geçtiğinde tamir için ne gerektiğini ve dolayısıyla 
ne yapacağını bildiği gibi, Şehid Rehber de muhatap olduğu insanlarla, neye 
ihtiyaçları olduğunu, nasıl bir dil ve üsluptan anladıklarını, eksik yönleri ve 
zayıf noktalarının neler olduğunu, nasıl ikna olacaklarını kolaylıkla anlayıp 
ona göre muamele ederdi. Neyi, nasıl konuşacağını, kullanacağı dil ve üslubu 
kişiye göre iyi belirleyebiliyordu. Dolayısıyla muhatabını kolaylıkla ikna 
edebiliyor ve rahatlatıyordu.  
 
Bir gün değişik seviyede insanların olduğu bir sohbette, bir arkadaş; “Cemaat 
nedir?” diye sormuştu. Şehid Rehber, oradaki insanları tasnif ederek birkaç 
değişik üslup ve seviyede Cemaati tarif etmişti. Her seferinde bir sınıfa 
yönelerek seviyelerine göre ve anlayabilecekleri bir dille konuyu anlatmıştı. 
Böylelikle herkes alacağını almıştı.  
 
Şehid Rehber, sırf konuşmak için konuşmaz ve bu huyu sevmezdi. Demagoji ve laf 
kalabalığından hoşlanmazdı. Gündeme gelen konu üzerine yoğunlaşır, birçok 
yönüyle ve muhatabının durumuna göre meseleyi açıklığa kavuştururdu. Dolayısıyla 
sözleri net ve dolu doluydu, insanı rahatlatır ve kafasındaki şüpheleri 
giderirdi. İnsanın adeta içine işler ve onu dinleyen kişi daha çok konuşmasını 
isterdi. Konuştuğu ve özellikle de tartıştığı insanı ya ikna ediyor veya ilzam 
ederdi.  
 
Bazı kitap çalışmaları vardı. Bu kitaplardaki yazı dili ve üslubu kendisine 
özgüydü. Cümlelerini belli bir mantık dizgisi içinde işliyordu. Kendisi de bu 
özelliğinin farkındaydı ve yazdığı yazılarda, muhatabın durumuna göre bazen; 
“Cümlelerim ve kelimelerim yoğun anlamlar yüklendiğinden, dikkat edilmeli, 
dikkatle okunmalı” mealinde not düşerdi.  
 
Şehid Rehber’in bu özellikleri nedeniyle, onu tanıyan ve birlikte kalanların, 
ondan etkilenmemesi mümkün değildi. Biriyle konuştuğu zaman onda var olan insani 
ve imani enerjisini harekete geçiriyor, fıtri duygularına bir canlılık, uykuda 
ve etkisiz olan vicdani unsurlarına taze bir ruh aşılıyordu.  
 
Devam edecek… 
   |