İLİMİN KAPISI ALİ (K.V) HİZBULLAH

Hz. Osman’nın (ra)Şehadetinden sonra İslam ümmeti içinden çıkılmaz bir hale dönüşmüştü. Halkın Hz. Ali(kv)’ye biat etmesi, akabinde İslam Tarihinin en hüzünlü savaşlarından biri olan Cemel savaşı ve sonrasında Sıffin savaşı vuku bulmuştu.

Resullullah (s.a.v) tarafından bu iki büyük olay Hadisi Şeriflerde işaret edilmiş, bu iki büyük olayın haklı tarafı olarak Hz. Ali (kv) açık bir şekilde dile getirilmiştir. Bu Hem Zübeyir bin avvam(r.a) ve hemde Hz. Aişe(r.anha) annemize yöneliktir. Ayrıca Ammar Bin Yasir’(r.a)in baği bir topluluk tarafından şehid edileceği hadisi de Sıffın savaşını işaret etmektedir.

Bu çile ve ağır sorumluluklar getiren yükün altında kalan Hz. Ali (k.v), tıpkı ulu bir Çınar, sarsılmaz bir dağ, sabit kadem, sorumluluğun bilincinde ve Peygamber (s.a.v)’in öğretilerinden, vahy çizgisinden zerre miskal taviz vermeden tüm sorumluluğunu ifa etmiştir.

Ümeyye oğulları Hz. Osman’nın(r.a)şehadetinden sonra bu kez Şam’a Muaviye bin Ebu Sufyan’nın etrafını sararlar. Özellikle Arapların siyaset –menfaatler-uzmanı olan Amr bin As’ ında telkinleri sonucu Muaviye bin Ebu Sufyan sözde Hz. Osman’nın kanını isteme adı altında Hz. Ali’ye isyan bayrağı açar ve bununlada kalınmaz İslam Ümmetinin Meşru Halifesi olan Hz. Ali(K.V)ye karşı savaşırlar.

Önemine binaaen kelimeyi Hz. Ustad Bediuzzaman Said-e Nursi’ye ve onun o güzel anlatımına bırakmak istiyorum.

Şu makamda bir mühim sual vardır ki, denilir ki: "Hazret-i Ali, o derece hilâfete liyakati olduğu ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma karabeti ve harikulâde cesaret ve ilmiyle beraber, neden hilâfette tekaddüm ettirilmedi? Ve neden onun hilâfeti zamanında İslâm çok keşmekeşe mazhar oldu?"

Elcevap: Âl-i Beytten bir kutb-u âzam demiş ki: "Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hazret-i Ali'nin (r.a.) hilâfetini arzu etmiş. Fakat gaipten ona bildirilmiş ki, murad-ı İlâhî başkadır. O da arzusunu bırakıp murad-ı İlâhîye tâbi olmuş."

Murad-ı İlâhînin hikmetlerinden birisi şu olmak gerektir ki:
Vefat-ı Nebevîden sonra, en ziyade ittifak ve ittihada gelmeye muhtaç olan Sahabeler, eğer Hazret-i Ali başa geçseydi, Hazret-i Ali'nin hilâfeti zamanında zuhura gelen hâdisâtın şehadetiyle ve Hazret-i Ali'nin mümâşatsız, pervâsız, zâhidâne, kahramanâne, müstağniyâne tavrı ve şöhretgir-i âlem şecaati itibarıyla, çok zatlarda ve kabilelerde rekabet damarını harekete getirip tefrikaya sebep olmak kaviyen muhtemeldi.

Hem Hazret-i Ali'nin hilâfetinin teahhur etmesinin bir sırrı da şudur ki: Gayet muhtelif akvâmın birbirine karışmasıyla, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın haber verdiği gibi sonra inkişaf eden yetmiş üç fırka efkârının esaslarını taşıyan o akvam içinde, fitne-engiz hâdisâtın zuhuru zamanında, Hazret-i Ali gibi harikulâde bir cesaret ve feraset sahibi, Hâşimî ve Âl-i Beyt gibi kuvvetli, hürmetli bir kuvvet lâzımdı ki dayanabilsin. Evet, dayandı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın haber verdiği gibi, "Ben Kur'ân'ın tenzili için harb ettim. Sen de tevili için harb edeceksin."

Hem eğer Hazret-i Ali olmasaydı, dünya saltanatı, mülûk-u Emeviyeyi bütün bütün yoldan çıkarmak muhtemeldi. Halbuki, karşılarında Hazret-i Ali ve Âl-i Beyti gördükleri için, onlara karşı muvazeneye gelmek ve ehl-i İslâm nazarında mevkilerini muhafaza etmek için, ister istemez, Emeviye devleti reislerinin umumu, kendileri olmasa da, herhalde teşvik ve tasvipleriyle, etbâları ve taraftarları, bütün kuvvetleriyle hakaik-i İslâmiyeyi ve hakaik-i imaniyeyi ve ahkâm-ı Kur'âniyeyi muhafazaya ve neşre çalıştılar. Yüz binlerle müçtehidîn-i muhakkikîn ve muhaddisîn-i kâmilîn ve evliyalar ve asfiyalar yetiştirdiler. Eğer karşılarında Âl-i Beytin gayet kuvvetli velâyet ve diyanet ve kemâlâtı olmasaydı, Abbasîlerin ve Emevîlerin âhirlerindeki gibi, bütün bütün çığırdan çıkmak muhtemeldi.(19.mektup 5.nukte)

Ümeyye oğullarının Sıffın savaşı gerekçeleri ve savaşta uygulamış oldukları taktik ve İslam adına yapmış oldukları düzenbazlıklar komedi filmlerini aratmamaktadır, fakat ne yazık ki, hileler gönülleri çelmiş, dünyaya olan meyil artmış, Allah yolunda laf dinleyenlerin sayısı azalmıştı...

Şimdide Allah’ın aslanı lakaplı bu yiğit İslam Halifesinin iki kahraman evladından bahsetmek istiyorum.

Hz. Hasan (r.a); Cennet gençlerinin efendisi olan Hz. Hasan babası Hz. Alinin şehadetinden sonra İslam ümmetinin başına geçer, tabi ümmetin hali içler acısıdır, Muaviye Şamda bağiliğine devam etmektedir. Hz. Hasan Iraklılardan oluşan orduyla tekrardan Muaviye üzerine yürümek ister, fakat kendi askeri tarafından ordu içinde suikasta uğrar ve ayağından ağır yaralanır. Muaviyenin ödüllendirmeleri sonucu herkes artık bir cellattır bu Cennet seyyidene...

Dünya ve ziynetlerine karşı gözleri dönen bu baği gruba, Hz. Hasan(r.a) dünyanın bir hiç olduğunu, göstermek için, onlara dünyalarını bir imtihan vesilesi olarak bırakır. Dünyaya olan talebin önünü almak için bir yiğidin elinin tersiyle dünyayı itebilmesini öğretmesi lazımdı ki, bunu Hz. Hasan tıpkı Eshab-ı Uhdud gibi kendini feda ederek gösterir.

Fakat bunu öyle sofistik bir mana da asla yapmaz. Dört tarafı anlaşmalarla belirlenen bu olayda aslında Hz. Hasan(r.a), Muaviye ve zihniyetini orta ve uzun vadede ortaya seriyordu.

Muaviye antlaşma maddelerine uymamakla kalmayıp başta Hz. Hasan(r.a) olmak üzere yolu üzerinde tehlikeli gördüğü insanları zehirleyerek Şehid ettirdi.

Hz. Hasan’nın(r.a) verdiği mesajı bugün bile bir çok kişi anlamamaktadır. Evet dünya ve içindekiler Ümeyye oğullarına kalmamış, Emeviler bir varmış bir yokmuş masallarına dönüşmüş, akabinde gelen Abbasilere de kalmamış onlarda Bağdat hikayelerine konu olmuş, bu yalan dünyadan geçip gitmişlerdir. Bir çoklarının isimleri zülümleriyle anılır olmuş, yoksa geriye kalan elle tutulup gözle görülen adam akıllı bir kabirleri dahi kalmamıştır.

Hizbullah Cemaatine son günlerde yapılan operasyonlara yönelik olarak, İmam Cafer’e Sadık’ın dilinden; “Dikkatli olunuz, size söylüyo¬rum, kıyamet günü mizanı en çok boş olan ve en çok ziyana uğra¬yan kimse, âhiretini başkasının dünyası için satandır, işte böylesi fasıktır.”

Aslında Hz. Hasan o günden bu günü anlatmıştı, ama idrak edecek kalp, ibret alacak akıl nerede ?

TUZAK KURANLARIN EN HAYIRLISINA EMANET OLUNUZ.
BU ACİZİDE DUALARINIZDA EKSİK ETMEMENİZ ÜMİDİYLE !

İSLAM HANİFOĞLU