Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Gözleri horluktan asagi düsmüs bir halde kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasaglam iken de secdeye davet ediliyorlardi (fakat yine secde etmiyorlardi). Kalem/43

Bir Hadis:
Müslüman, dilinden ve elinden diğer müslümanların güvende olduğu, mü’min de insanların malları ve canları hususunda kendisine güvendiği kişidir. (Tirmizi, İman 12)
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

ŞEHADETİNİN 18. Y...

Makale Hiyerarşisi
Makaleler ana sayfası » 17- BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ » BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ-VI / M.ALİ NUR
BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ-VI / M.ALİ NUR
O (SAV); BÜYÜK BİR DERT VE GAYRET SAHİBİ İDİ

Allah’ın adıyla !

Onun (sav) bütün derdi İslam ve Müslümanlar idi. Peygamber seçilip tebliğe başladığı günden son nefesini verinceye kadar hayatının her anını tevhid mücadelesiyle geçirmiş, İslam davasının derdini çekmiş, İslam’ın insanlara ulaşması, insanların ve toplumların hayatına yön vermesi, insanların iman ederek hak yola girmesi ve ahiret azabından kurtulması için büyük gayret ve çaba sarf etmiştir. Hayatının hiçbir anında İslam davasından ve davet işlerinden mücerret dünyevi bir iş ve meşguliyet söz konusu olmamıştır.

“Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse (üzüntüden) kendine kıyacaksın!” (Şuara 3)

Mekke’de İslam’ı tebliğ etmediği kimse kalmamıştır. Kendisine yapılan bütün baskı ve eziyetlere rağmen ısrarla tebliğini sürdürmüş ve herkese ulaştırmıştır. Onların iman etmesi için azami gayret sarf etmiştir. Önce en yakınlarından başlamak üzere tek tek davet etmiş, daveti bir müddet bu hal üzere gizli yürüterek güvendiği, ümit beslediği ve sır saklayabilen herkesi davet etmiş, ardından daveti açığa vurarak ulaşabildiği herkesi davet etmiştir. Bu yolda hiç kimseden korkmamış, hiç kimsenin kınamasına aldırış etmemiş ve hiçbir engel tanımamıştır.

Hz. Ali’nin (kv) bildirdiğine göre; Rasulullah’ın (sav), “Sen, ilkin en yakın hısımlarını inzar et, ahiret azabıyla korkut” (Şuara 214) ayetiyle Allah’tan aldığı emir üzerine bir gün kendisini çağırıp yemek hazırlamasını ve Kureyşlileri eve davet etmesini ister. Hz. Ali (kv) kendisine söyleneni yapar ve yaklaşık 40 kadar Kureyşli evde toplanır. Yemeklerini yedikten sonra Rasulullah (sav) söze başlamak istediği sırada Ebu Leheb söze karışır sonra da Rasulullah’a hitaben: 'Sen, dinden sap­kınlığı bırak! İyi bil ki kavmin senin için bütün Arap topluluklarına karşı koymayı göze alacak değildir. Ey kardeşimin oğlu! atanın oğullarına, senin getirdiğin gibi şer ve kötülük getiren bir kimse daha görmedim!' der ve Rasulullah’ın konuşmasına imkan vermez. Ondan sonra da dağılırlar. Hz. Ali (kv) devamla şunları söyler: “Ertesi günü sabahleyin Rasulullah (sav) beni çağırıp tekrar aynı şekilde onları toplamamı istedi. Yemeği yaptım ve onları topladım. Yemeklerini yedikten sonra Rasulullah (sav) onlara hitaben şöyle konuştu : 'Hamd, Allah'a mahsustur. Ben, O'na hamdederim. Yardımı da O'ndan dilerim. O'na inanır, O'na dayanırım. Şüphesiz bilir ve bildiririm ki Allah'tan başka ilah yoktur. O, birdir, O'nun eşi ve ortağı yoktur. Sizi Kendisine davet ettiğim Allah öyle bir Allah'tır ki, O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Vallahi, sizler uyur gibi öleceksiniz, uykudan uyanır gibi de dirilecek ve bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. İyiliklerinizin mükafatını görecek, kötülüklerinizin de cezasını çekeceksiniz. Bunların sonucu ya temelli Cennette, yada temelli Cehennemde kalmaktır. İnsanlardan, ilk inzar ettiğim kimseler sizlersiniz. Ben sizi, dile kolay gelen, mizanda ağır basan iki kelimeye davet ediyorum ki, o da: Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve benim de Allah'ın kulu ve resulü olduğuma şehadet etm­enizdir. Yüce Allah, sizi buna davet etmemi bana emir buyurdu. Ey Abdulmuttalib oğulları! Ben, özel olarak size, genel olarak da bütün insanlara peygamber gön­derildim. Hanginiz bu yolda kardeşim ve sahibim olmak üzere bana bey'at eder?' buyurdu ve üç kere bu teklifini tekrarladı, hiç kimse ayağa kalkmadı, her üçünde de ben kalktım. Rasulullah bana otur dedi. Ya Rasulallah! Bunların yaşça en küçükleri olsam da sana ben kardeş ve yardımcı olurum dedim. Hepsi sustular. Sonra elini benim elimin üzerine koyup, içinizde bu benim kardeşim, vasim ve vekilimdir, onun sözlerini dinleyiniz ve kendisine itaat ediniz…dedi. Davetliler gülüşerek ayağa kalktılar ve Ebu Talib’e; ‘bak, sana oğlunu dinlemeni emrediyor. ona itaat et’ dediler…. “ (İbni İshak, İbni Esir)

"Sen, ilkin en yakın hısımlarını uyar" mealli ayet nazil olduğu zaman; Rasulullah (sav) bir gün Safa tepesine çıkıp yüksek sesle “Ey Kureyş cemaati!” diye bağırarak Kureyşlileri oraya toplar. Kureyşliler toplandıktan sonra onlara kendisinin peygamber olarak gönderildiğini bildirir ve İslam’ı tebliğ eder. Her kabileye bizzat ismiyle seslenerek : “Yüce Allah; en yakın hısımlarımı azab ile korkutmamı bana emretti. Sizler La ilahe illallah (Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur) demedikçe, ben size ne dünyada bir yarar, ne de ahirette bir nasip sağlayabilirim. Ey Kureyş cemaati! Kendinizi cehennem ateşinden kurtarınız” diye buyurdu. Ancak Ebu Leheb burada da Peygamberimize (sav) engel olmaya çalıştı ve O’na atmak için eline bir taş alıp “Yuh sana! Sen bugün bizi bunun için mi topladın?” diyerek bağırdı. (İbni Sa’d, Kurtubi tefsiri)

Rasulullah’ın (sav) hamisi ve amcası Ebu Talip ile hanımı ve büyük destekçisi Hz. Hatice vefat ettikten sonra yardımsız ve desteksiz kaldığı, müşriklerin şiddetli baskısına maruz kalarak Mekke’de İslam davetini sürdürmenin imkansız hale geldiği ve Müslümanların önemli bir kısmının barınamayarak hicret ettiği dönemde, başta Taif olmak üzere civardaki bütün yerleşim yerlerine uğrayarak onları İslam’a davet edip davet yolunda kendisine destek vermelerini istemiştir. Her defasında olumsuz cevaplar almasına ve çoğu kere tahkir ve eziyetlerle karşılaşmasına rağmen, İslam davetinin önünü açmak, tıkanıklığı gidermek, tebliğ vazifesini sürdürmek ve Müslümanlar için kalabilecekleri müsait bir yer bulabilmek için ısrarla bu çabasını sürdürmüş ve arayışlarına devam etmiştir. Bu arayış, tam üç yıl sürmüş ve Medine’ye hicret etmekle sona ermiştir.

Ayrıca Hac mevsimlerinde de, Hac için Mekke’ye gelen diğer kabile mensuplarıyla tek tek görüşüyor ve yardımcı olmaları konusunda onları ikna etmeye çalışıyordu.

Bu konu, İbni İshak, İbni Hişam tarihlerinde şu şekilde ifade edilmiştir : Peygamberimiz (sav) Taif’ten Mekke’ye geldikten sonra Kureyş müşrikleri O’na karşı büsbütün sert ve katı davranmaya başlayınca, Yüce Allah kendisine, Arap kabilelerine başvurmasını emretti. Bunun üzerine peygamberimiz (sav) her yıl Hac mevsimlerinde Ukaz, Mecenne ve Zülmecaz panayırlarına giderdi. Bu üç panayır Mekke çevresinde idi. Bu panayırlar büyük ve kalabalık olurdu, her kabilenin eşrafı orada hazır bulunurdu. Peygamberimiz (sav) bu panayırlarda bulunan 15’e yakın Arap kabilelerinin konak yerlerine kadar varıp onlara kendisini arz ve takdim eder, onları Allah’a, Allah’ın birliğini ikrara, yalnız O’na ibadet etmeye ve İslamiyete davet eder, kendisinin onlara Allah tarafından peygamber olarak gönderildiğini haber verir, kendisini tasdik etmelerini, Rabbinin elçilik vazifelerini açıklayıncaya ve yerine getirinceye kadar kendisine yardım etmelerini, kendisini barındırıp korumalarını onlardan isterdi. Fakat ne yazık ki onlardan ne davetini kabul edecek, ne kendisini barındıracak, ne de kendisine yardım edecek bir kimse çıkmaz, aksine kimisi Peygamberimize suratını asar, kaba ve katı davranır, kimisi ‘O’nu kendi kavmi daha iyi bilir’, kimisi de ‘Senin kavmin seni daha iyi bilir, onlar niye sana tabi olmuyor’ deyip kendisiyle tartışmaya kalkardı. Peygamberimiz (sav) da onlara gereken cevabı verir ve kendilerini Allah’a imana davet etmeye devam ederdi. Bir yandan da halini Allah’a şikayetlenirdi.

Bir hadisinde Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur : "Benimle sizin misaliniz, ateş yakıp ateşine düşmeye başlayan kelebek ve çekirgeleri men etmeye çalışan adama benzer ki; ben sizi ateşe düşmekten korumak için eteklerinizden tutuyorum, sizlerse hep elimden kurtulmaya çabalayıp duruyorsunuz!" buyurmuştur." (Müsned)

Rasulullah (sav), son nefesini vermeden önce şiddetli bir baş ağrısı geçirmiş ve konuşamayacak derecede hummaya tutulup yatağa düşmüş olmasına rağmen, minbere çıkıp vaazda bulunacak ve Müslümanları sefere gönderme işiyle meşgul olacak kadar İslam davasının derdini çekiyordu.

Rasulullah (sav), hicretin 11. yılında, Safer ayının sonlarında Rumlarla çarpışmak üzere Müslümanların hazırlanmalarını emretmişti. Bu arada hastalanmış ve şiddetli bir baş ağrısı çekmekteydi. Üsame’yi komutan olarak tayin edip sefere çıkmalarını emretmiş, ancak Müslümanlar hazırlanıp Cürüf’ten yola çıkacakları sırada Rasulullah’ın (sav) vefat haberini almış ve Medine’ye geri dönmüşlerdi.

Müslüman davetçinin bu noktaya iyi dikkat etmesi, sürekli davasının derdini çekmeli, bulunduğu her hal üzere davasının kendisinden beklediği şeyleri düşünüp hesap etmeli ve bunları yerine getirme konusunda elinden gelen gayreti göstermelidir. Gayreti elden bırakan, davadan çok kendiyle veya dünyevi işlerle meşgul olan kişi, davayı hakkıyla omuzlayamaz ve hizmette bulunamaz.

Allah’a emanet olun.
M. ALİ NUR
Diger Basliklar
   BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ-X / M.ALİ NUR
   BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ-XI / M.ALİ NUR
   BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ-VIII / M.ALİ NUR
   BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ-VII / M.ALİ NUR
   BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ-VI / M.ALİ NUR
   BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ-V / M.ALİ NUR
   BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ-IV / M.ALİ NUR
   BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ-III / M.ALİ NUR
   BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ-II / M.ALİ NUR
   BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ-I / M.ALİ NUR
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git