Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
''Apaçık Kitab'a andolsun; Gerçekten Biz onu mübarek bir gecede indirdik, gerçekten Biz uyaranlarız. Ki onda (o gecede) her hikmetli iş ayrılır.'' (Duhan: 2-4)

Bir Hadis:
Güneşin üzerine doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. Adem (as) o gün yaratılmış, o gün cennete konulmuş, o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de ancak Cuma gününde kopacaktır. (Müslim, Cum'a 5)
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

MEZHEP VE HADİS İMAMLARI / HC. AHMET ÇELİK

İmam-ı Azam Ebu Hanife (Numan b. Sabit)

Hicri 30 yılında Küfe’de doğan ‘Büyük İmam’ (İmam-ı Azam) lakaplı Ebu Hanife Fars neslindendir. Onun Farisi oluşu, dedesi sebebiyledir. İslam dininin yayılması sırasındaki fetihlerden İran da nasibini almış, İmam’ın dedesi olan Zuta da bu dönemlerde esir olarak kutsal topraklara getirilmişti. Zuta, sonradan Müslüman olmuş ve Sabit isminde bir erkek çocuğu olmuştur.

Dedesi Zuta, Küfe’de İmam Ali’ye (ra) tatlı ikram etmiş, bu vesileyle duasını kazanmış, aynı şekilde oğlu Sabit de İmam Ali’den (ra) ‘hayırlı bir zürriyet’ duası almıştır. Bu duanın bereketiyle de Allahu Teala kendisine İmam-ı Azam gibi büyük bir zatı bağışlamıştır.

İmam’ın ömrünün çoğu Kufe’de geçmiştir. Çocukluğunda Kur’an-ı Kerim’i ezberleyen İmam’ın, Kur’an-ı Kerim’i çok okuyup tekrar etmekle uğraştığı rivayet edilir. Bununla beraber kıraat ilmini de öğrenmiş, bu ilmi bizzat Kura-ı Seb’a’dan olan İmam Asım’dan ders almıştır.

Ailesinin tüm geçim kaynağı ticaret olunca İmam da ticaretle uğraşmış ve ömrünün sonuna dek hiç kimseye muhtaç olmayarak yaşamıştır. Bir çok alimin aksine o, beyt-ül maldan hiç para almamış, bu şekilde hiçbir şeyden çekinmeksizin hakkı savunabilmiştir. Ticareti sebebiyle elde ettiği serveti sayesinde öğrencilerinin ve diğer ilim talebelerinin de tüm ihtiyaçlarını karşılamıştır.

Başlarda ticaretle uğraşıyor olması İmam’ın ilimde yoğunlaşmasına engel olsa da,  sonraları bazı alim ve büyük şahsiyetlerin özellikle de büyük alim Şabi’nin yol göstermesiyle ticarete daha az vakit harcayıp işini vekillere bırakarak asli ilimlere yönelmiştir. En sonunda da daha fazla ihtiyaç olduğunu gördüğü “Hadis ve Fıkıh” ilimlerinde  karar kılmıştır. İlmin ilk aşamasında kazandığı akıl kabiliyeti, sonrasında fıkıhta uygulayacağı yönteminde de  etkili olmuş, bir çok meseleyi bu şekilde çözüme kavuşturmuştur. Zaten onun fıkıh ekolünde ve ders verişinde de bu yön çok bariz bir şekilde görünmektedir.

Diğer mezhep imamlarının aksine kendisi sahabelerle görüşebilmiş ve ayrıca da tabiinin büyük zatlarından ders alıp hadis dinleyebilmiş ve Silsile-i aliyenin büyüklerinden olan İmam Muhammed Bakır ve İmam Cafer-i Sadık gibi büyük şahsiyetlerden de ders almıştır. Ancak kuşkusuz en büyük üstadı, uzun süre Kufe’deki ders kürsüsünde müderrislik yapan Hammad b. Ebi Süleyman’dır. İmam, 18 yıla yakın ondan ders almış, vefatına dek ondan ayrılmamıştır. İleride büyük bir alim olacak oğluna Hammad ismini vermesi bu büyük zatın ondaki derin tesirlerini göstermektedir.

Hocasının vefatından sonra ders verme kürsüsüne geçip çok büyük talebeler (İmam Muhammed, İmam Ebu Yusuf, İmam Zufer vb..) yetiştirmiştir.

Özellikle fıkhın gelişip yayılması ve ortaya çıkan problemlerin halledilmesinde ciddi ilk derli toplu yapıyı kazandıran İmam-ı Azam ile ilgili olarak İmam Şafii’nin şu sözü çok manidardır: “İnsanlar fıkıhta Ebu Hanife’nin çocuklarıdır.”

Uzun süre ticaretle yakından alakalı oluşu sebebiyle muameleler için çok ciddi çözümler geliştirmiş, kalıcı asıllar belirlemiştir. Tüccar olması hasebiyle insanların ekonomik ve sosyal durumlarını da bizzat müşahede etme fırsatı bulmuş, mezkur konularda (zekat, nikah vb) özgün fikirler üretmiştir.

Ömrünün 52 yılı Emeviler, kalan 18 yılı da Abbasiler döneminde geçen İmam, siyasi alanda birçok çetin sınavla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle hocasının vefatından sonra etkinliğinin daha fazla artması ve ilmi seviyesinin yüksekliği gibi sebeplerle itibarının ziyadeleşmesi onu gözde haline getirmiş, bu durum ondan su-i istifade etmek isteyen kimi siyasetçilerin de ilgisini çekmiş, ancak İmam’ın Nebevi çizgiden taviz vermeyişi ve teklif edilen görevleri geri çevirişi nedeniyle istediklerini elde edememişlerdir. Hal böyle olunca bu şahıslar ona düşmanlık etmeye başlamışlardır.

İmam Ebu Hanife’nin Ehl-i Beyt’e olan bağlılığı, Emevi ve Abbasiler döneminde onun baskı ve işkenceye maruz kalmasına sebep olmuştur. Emeviler zamanında vuku bulan İmam Zeyd b. Ali’nin kıyamında İmam-ı Azam, Zeyd’e çok ciddi desteklerde bulunmuş, şehadetiyle de büyük üzüntülere gark olmuştur. Bu olaydan sonra birer sene aralıklarla; önce İmam Zeyd’in oğlu Yahya, sonra da Yahya’nın oğlu Abdullah aynı akıbete uğrayınca İmam, bunu yapanlara karşı durmuş, onları şiddetle eleştirmiş, bunun doğal sonucu olarak da bu tarihten sonra ciddi takip ve baskılara maruz kalmıştır.

Bu devir, Abbasilerin iktidarı ele geçirme girişimlerinin yoğunlaştığı döneme de denk gelince, Emevi valilerinden İbn-u Hubeyre, tüm alim ve fakihleri kontrol altına almak amacıyla çağırtıp görev ve sorumluluklar yüklemiş, aynısını İmam Ebu Hanife’ye yapmak istemesine rağmen başarılı olamamış, ikna etmeleri için araya koyduğu kişilerden de ümit kesince, o büyük imamı hapsedip dövdürmüştür. Tekrar ikna etmek için birçok girişimde bulunan İbn-u Hubeyre, gördüğü işkenceden dolayı öleceğinden korkarak İmam’ı bırakmak zorunda kalmıştır. İmam serbest kaldıktan sonra Hicaz’a gidip uzun bir süre orada yaşamak mecburiyetinde kalmıştır.

İleriki dönemlerde  Abbasiler iktidarı ele almış fakat İmam’ın, zulmetme konusunda Emevileri aratmayan Abbasilerle de arası açılmış, hele de İmam’ın hocası olan Abdullah b. Hasan’ın hapiste ölmesi, oğlu Muhammed Nefsüzzekiyye’nin zulmen katli ve diğer oğul İbrahim’in kıyamına karşı da ordu hazırlanması, ilişkileri tümüyle koparmıştır.

İmam Malik’in de fetvasıyla desteklenmiş olan İbrahim b. Abdullah’ın (bu fetva sebebiyle İmam Malik de işkencelere uğratılmıştır) kıyamına karşı görevlendirilen ordu komutanlarından Hasan b. Kahtab, İmam Ebu Hanife’nin telkinleriyle bu görevi reddedince dönemin halifesi Ebu Cafer el-Mansur, aralarında İmam’ın da bulunduğu bir kısım fakihleri toplayarak onlardan ayaklanmayı bastırma cevazını almak istemiş, ancak İmam’ın; “Müslümanların ancak üç durumdan biriyle (zina, katl, irtidat) kanları akıtılabilir. Onlar, (biati kastederek) ellerinde olmayan bir şeyi kabul etmişlerdir. Böyle bir şey yaparsan helal olmayan bir şekilde cezalandırmış olursun” deyince el-Mansur bu emelinden vazgeçmek zorunda kalmıştır.

Bu olaydan sonra İmam’ı daha sıkı takibe aldıran el-Mansur, dönemin kadısı İbn-i Ebi Leyla’nın da amaç gözeterek verdiği fetvaları eleştiren İmam’a, onu saf dışı etmek amacıyla kabul etmeyeceğini bile bile, kadılık teklif etmiş ve bu hususta onu çok ciddi manada sıkıştırmaya başlamıştır. Son olarak kötü amaçlı teklifine cevaben; “Kadılık teklifine karşı beni Fırat’ta boğmakla tehdit etsen, boğulmayı tercih ederim” deyip kabul etmeyeceğine dair yemin eden İmam’ın hapsedilerek her gün on kırbaç vurulup işkence edilmesini emreden El-Mansur, öleceğini anlayınca, ders vermesini yasaklayarak onu hapisten çıkarmış, ancak Büyük İmam bunun etkisiyle Rabbine şehid olarak kavuşmuştur. İmam Ebu Hanife, büyük bir İslam alimi olarak tarihteki yerini almış, “En büyük İmam” manasındaki “İmam-ı Azam” ismini hak edecek tüm güzel hasletleri kendinde taşımıştır.

İmam’ın kısa ve öz olarak anlatmaya çalıştığımız hayatını onun görmüş olduğu meşhur rüyası ile onun dilinden dinleyerek bitirelim: “Ben gece gündüz mescitte ilim çalışıyor, arkadaşlarımla ilmi müzakerelerde bulunuyordum. Bir gece kendimi, Resulullah’ın kabrini açıp mübarek kemiklerinin parçalarını bir araya getirir halde gördüm. Bundan ürktüm ve okumaya ara verdim. Ancak bu rüyanın manasını da meşhur rüya müfessiri İbn-i Sirin’den sormadan edemedim. İbn-i Sirin rüyamı; Resulullah (as)’ın kabrini açmak, üzeri örtülü olan ilmi açmaktır. Kemiklerini bir araya getirmek de sünnetini bir araya getirmektir” şeklinde yorumladı.


Kaynak: Mezhepler tarihi (M.Ebu Zehra)

Hc.Ahmet ÇELİK

Diger Basliklar
   TESETTÜRLÜ HANIMLARIN GÖREVİ
   TESETTÜR NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?
   ŞEHADETİNİN 85.YILINDA ŞEYH SAİD (RA) / M.CELAL MÜCAHİD
   VEFATININ 21.YILINDA İMAM HUMEYNİ (RA) / M.CELAL MÜCAHİD
   VAN ŞEHADET AŞIKLARI / FURKAN TOPRAK
   KUŞTEPE (BASİSKÊ) KÖYÜ GERÇEĞİ / BEDİRXANÊ BOTİ
   İSLAM DAVASI ŞEHİDLERİ: ŞEHİD MURTAZA MUTAHHARİ / M. CELAL MÜCAHİD
   ŞERM NEKIR / SİTE OKURU
   MEZHEP VE HADİS İMAMLARI : İMAM ŞAFİİ / HC. AHMET ÇELİK
   MEZHEP VE HADİS İMAMLARI : AHMED B. HANBEL / HC. AHMET ÇELİK
   İSLAM DAVASI ŞEHİTLERİ : ABBAS MUSAVİ / M. CELAL MÜCAHİD
   İSLAM DAVASI ŞEHİTLERİ -ŞEHİD İMAD MUĞNİYE- / M. CELAL MÜCAHİD
   MEZHEP VE HADİS İMAMLARI (İMAM MALİK) / HC. AHMET ÇELİK
   EY GAZZE’Lİ MÜCAHİD!.. / A.SELAM CİVANGÜL (SİTE OKURU)
   FİLİSTİN'E DESTEK SONUNA KADAR / AZAD KILIÇ (SİTE OKURU)
   MEZHEP VE HADİS İMAMLARI / HC. AHMET ÇELİK
   İSLAM DAVASI ŞEHİTLERİ -YAHYA AYYAŞ-
   HASBUNALLAH VENİ'MEL VEKİL / ORHAN YAPICI (SİTE OKURU)
   GAZZE CİNAYETLERİ VE AHLAKİ ÇÖKÜNTÜ / SÜLEYMAN GÜNEŞ (ÇEVİRİ)
   DAVANIN GÜZEL SAVUNUCULARI / HATİP İBRAHİMOĞLU (SİTE OKURU)
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git