Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah'in izni olmaksizin hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanirsa, Allah onun kalbini dogruya götürür. Allah her seyi bilendir. Tegabün/11

Bir Hadis:
Biat etmeyerek ölen kimse cahiliyet zamanında ölmüş gibi olur. Müslimin diğer bir rivayetinde; Cemaatten ayrılarak ölen kimse cahiliyet zamanında ölmüş gibi olur.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

Makale Hiyerarşisi
Makaleler ana sayfası » 16- HZ. MUHAMMED'İN HAYATINA BAKIŞ » HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -IV- / M. ALİ NUR
HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -IV- / M. ALİ NUR
Allah’ın adıyla !

4.DÖNEM : ARAYIŞ VE HİCRET

Risaletin 10. yılında Rasulullah (sav), hamisi olan amcası Ebu Talib ile büyük teselli kaynağı olan hanımı Hz. Hatice’nin (ra.ha) vefat etmeleriyle adeta yalnız ve korumasız kalmıştı. Çünkü bunların varlığı, müşriklerden gelen baskı ve şiddetleri büyük ölçüde engelliyordu.

Bunların vefatıyla müşrikler baskı ve işkencelerini artırmakla kalmadı, Mekke’yi, başta Rasulullah (sav) olmak üzere Müslümanlar için adeta yaşanmaz bir hale getirdi. Artık dava beklendiği gibi ilerlemiyor, hatta tıkanıklık yaşanıyordu. Bu arada dinden dönmelere bile rastlanıyordu. Bu hal dolayısıyla Rasulullah (sav), Müslümanların bu sıkıntıdan kurtularak daha rahat hareket edebilecekleri ve davanın, tıkanıklığı aşıp rahat nefes alabileceği güvenli bir yer ve ortam arayışına girdi.

Rasulullah (sav), azatlı kölesi Zeyd b. Harise ile birlikte bu amaçla Taife gittiler. Taif’e varınca, Rasulullah (sav) orada Sakif kabilesinin ileri gelenlerinden bazılarıyla konuşup İslam’ı tebliğ etti ve kendisini korumalarını talep etti. Onlar ise hakaret dolu sözler sarf ettiler ve “Yurdunun halkı, kavmin seni istememiş ve kabul etmemişler. Sen de kalkmış bize gelmişsin. Biz vallahi senin gelişine razı değiliz, seni reddediyoruz” dediler. Bununla kalmayıp, halkın serseri takımını toplayıp Rasulullah’ı (sav) taşlayarak oradan kovdular. (İbni İshak, İbni Hişam, Tarih-i Taberi)

Rasulullah (sav) Taif dönüşünde tekrar Mekke’ye girişte temkinli hareket etti. Çünkü himayesiz olarak orada bulunmak tehlikeliydi. Bu nedenle Mekke yakınındaki Hira dağına geldiğinde Uraykıt adındaki birine rastladı ve kendisini elçi olarak Mekke’ye gönderip himaye istetti. Elçi, Rasulullah’ın (sav) isim vermesi sonucu birinci defa Ahnes b. Şerik’e, ikinci defa da Süheyl b. Amr’a gidip Rasulullah için himaye istedi ancak bu ikisi de kabul etmedi. Üçüncü defa Mutim b. Addiy’e gidip Rasulullah (sav) içi himaye isteyince o kabul etti ve Rasulullah (sav) Mutim b. Adiy himayesinde Mekke’ye girdi. (İbni Saad, Taberi, İbni Kayyım)

Bu arayışlar, tam üç yıl sürdü ve Medine’ye hicret etmekle sona erdi. Bu üç yıllık zaman zarfında Rasulullah (sav), Mekke civarında uğramadığı yerleşim yerleri ve konuşmadığı kabileler bırakmadı. Gittiği her yerde, konuştuğu her insandan (birkaç istisna dışında) eziyetler ve hakaretler gördüğü halde, bıkmadan ve usanmadan bu arayıştan asla vazgeçmedi. Ayrıca Hac mevsimlerinde de, Hac için Mekke’ye gelen diğer kabile mensuplarıyla tek tek görüşüyor ve yardımcı olmaları konusunda onları ikna etmeye çalışıyordu.

Bu konu, İbni İshak, İbni Hişam tarihlerinde şu şekilde ifade edilmiştir : Peygamberimiz (sav) Taif’ten Mekke’ye geldikten sonra Kureyş müşrikleri O’na karşı büsbütün sert ve katı davranmaya başlayınca, Yüce Allah kendisine, Arap kabilelerine başvurmasını emretti. Bunun üzerine peygamberimiz (sav) her yıl Hac mevsimlerinde Ukaz, Mecenne ve Zülmecaz panayırlarına giderdi. Bu üç panayır Mekke çevresinde idi. Bu panayırlar büyük ve kalabalık olurdu, her kabilenin eşrafı orada hazır bulunurdu. Peygamberimiz (sav) bu panayırlarda bulunan 15’e yakın Arap kabilelerinin konak yerlerine kadar varıp onlara kendisini arz ve takdim eder, onları Allah’a, Allah’ın birliğini ikrara, yalnız O’na ibadet etmeye ve İslamiyete davet eder, kendisinin onlara Allah tarafından peygamber olarak gönderildiğini haber verir, kendisini tasdik etmelerini, Rabbinin elçilik vazifelerini açıklayıncaya ve yerine getirinceye kadar kendisine yardım etmelerini, kendisini barındırıp korumalarını onlardan isterdi. Fakat ne yazık ki onlardan ne davetini kabul edecek, ne kendisini barındıracak, ne de kendisine yardım edecek bir kimse çıkmaz, aksine kimisi Peygamberimize suratını asar, kaba ve katı davranır, kimisi ‘O’nu kendi kavmi daha iyi bilir’, kimisi de ‘Senin kavmin seni daha iyi bilir, onlar niye sana tabi olmuyor’ deyip kendisiyle tartışmaya kalkardı. Peygamberimiz (sav) da onlara gereken cevabı verir ve kendilerini Allah’a imana davet etmeye devam ederdi. Bir yandan da halini Allah’a şikayetlenirdi (İbni İshak, İbni Hişam, Asım Köksal)

Nihayet Allah (cc) Medine’den gelenlerden bir kısım insana hidayet nasip etti. Nübüvvetin 11. yılında Medine’den gelen insanlar arasında 6 kişi Rasulullah’ın (sav) davetini kabul etti. Bunlar Rasulullah (sav) ile bir yıl sonra, yani nübüvettin 12. yılında 12 kişi olarak Akabe’de buluşup beyat ettiler. Bu nedenle buna, birinci Akabe beyatı denmiştir. Nübüvvetin 13. yılında ise 70 dolayında kişi olarak gelip aynı yerde Rasulullah (sav) ile buluşup beyat ettiler. Buna da ikinci Akabe beyatı denmiştir.

Ensardan Cabir b. Abdullah (ra) bunu şu şekilde anlatır : “Rasulullah (sav) Hac mevsiminde halkın Ukaz, Mecenne ve Mina’daki konak yerlerine varıp ‘Rabbimin elçilik vazifesini yerine getirinceye kadar beni barındıracak kim var? Bana yardım edecek kim var ki kendisine Cennet verilsin?’ diye seslenirdi. Nihayet Yüce Allah bizi Medine’den O’na gönderdi de biz iman ettik. Nihayet Ensar evlerinden, içinde İslamiyeti açıklanmayan bir ev kalmadı. Sonra da Medine Müslümanları bir araya gelip konuştuk. Bunun üzerine Hac mevsiminde, bizden 70 kişi O’nun yanına vardı.” (Ahmet b. Hanbel, Asım Köksal)

Medinelilerin Müslüman olmalarıyla, İslam davasına Medine yolu açılmış oldu. Neticede bu gayretli Müslümanların çabasıyla, Medine’de aranan ve arzu edilen bir ortam oluştu ve Mekke’de geçirilen toplam on üç yıl sonunda Rasulullah (sav) dahil, Müslümanların geneli Medine’ye hicret etti.

Peygamberimiz (sav), Müslümanlara hitaben : “Sizin hicret edeceğiniz yurt bana gösterildi. Orasının, iki kara taşlık arasında, hurmalık, çorak bir yer olduğunu gördüm. Orası Yesrib (Medine)’dir. Gitmek isteyen oraya gitsin” dedi. (İbni Saad, Asım Köksal)

Böylece Rasulullah (sav) bütün Müslümanlara Medine’ye hicret etmelerini emretti. Müslümanlar da gizli bir şekilde, kimi ferdi, kimi grup halinde, kimi ailesiyle, kimi ailesini Mekke’de bırakarak Medine yolunu tuttu.

Rasulullah (sav) ise, yanında bulunan emanet eşyaları sahiplerine vermek üzere Hz. Ali’yi Mekke’de bırakıp kendisi ve Hz. Ebu Bekir (ra) birlikte gizlice Mekke’den çıkıp önce Sevr mağarasına gittiler. Müşriklerin sıcak takibinden emin olduktan sonra da yine birlikte, yanlarında bir yol rehberi olduğu halde Medine’ye hicret ettiler. (Bu konu için İbni İshak, İbni Hişam ve Asım Köksal’ın tarihlerine bakınız)

Bu özelliklerinden dolayı Mekke’de geçirilen bu son üç yıllık döneme, ARAYIŞ VE HİCRET dönemi demek mümkündür.

Biz bu dönemi özellikleri itibariyle maddeler halinde sıralarsak şu sonuçlar ortaya çıkar.

1-Mekke, dava ve Müslümanlar için yaşanmaz hale gelince, mücadelenin daha rahat sürdürülebileceği güvenli bir yer ve ortam arayışına girilmiştir.

2-Müslümanların inancına, ibadetlerine ve mücadelesine engel olmadığı müddetçe, müşrik olanların dahi himayesi kabul edilmiştir.

3-Müslümanlar toplu halde toplumdan tecrit edildikleri ve çok ağır şartlar içeren boykota maruz kaldıkları halde, faaliyetlerin hiç birisinde yeniden gizliliğe, ara vermeye veya değişikliğe izin verilmemiştir.

4-Israrlı arayış çabaları sonucu Medine’de uygun ortam oluşunca, bütün Müslümanların oraya hicret etmesi emredilmiş ve Rasulullah (sav) da hicret etmiştir.

Selam ve dua ile. M. ALİ NUR
Diger Basliklar
   HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -VI-
   HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -V- / M. ALİ NUR
   HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -IV- / M. ALİ NUR
   HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -III- / M. ALİ NUR
   HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -II- / M. ALİ NUR
   HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -I- / M. ALİ NUR
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git