| 
BASİT BİRKAÇ YALAN İDDİAYA CEVAP
 Nifak grubunun ve destekçisi durumundaki bazı fert ve grupların, Cemaatı 
karalamak, kötülemek ve suçlamak amacıyla, bilinçli ve kasıtlı bir şekilde 
propaganda ettikleri ve ortaya attıkları basit ve yalan bazı iddialar sürekli 
gündeme getirilmiş, olayların mahiyetini ve iç yüzünü bilmeyen bazı Müslümanlar 
da bu iddialara inanmış ve bilinçsizce bunları tekrarlamıştır. Bu yalan ve 
yanlış bilgilere dayalı iddia ve söylentiler zamanla bu konu üzerine kitap yazan 
bir çok insanın da malzemesi olmuş ve böylece bu yalanlar kitaplara da 
girmiştir. Aslında bunlar, cevaplandırılmaya değmeyecek kadar basit iddialardır. 
Olayların kronolojik olarak gelişimine bakan ve az çok bölge hakkında veya 
Cemaatin mücadele seyri konusunda bilgi sahibi, aklı başında ve tarafsız olan 
hiçbir insanın inanmayacağı ucuz yalan ve iftiralardır. Bu konuda şimdiye kadar 
yaptığımız izahatlar bu yalanların cevabını içermekle beraber, yine de en ufak 
bir şüphenin bile kalmaması için, özlü bir şekilde kısaca bu iddiaları belirtip 
bunları açıklamak ve cevaplandırmakta fayda vardır. 
Birinci iddia; Bu insanların Cemaatle beraber olmaya zorlandığı ve bu amaçla 
kendilerine baskı yapılıp faaliyetlerinin engellendiği, bunların da bu durumu 
kabul etmeyip çatışmaların başladığı şeklindeki basit ve inandırıcılıktan uzak 
söylentidir. Eğer bu iddia doğru olsaydı, Cemaat bunların ihanetini görüp 
birliktelik süreci son bulunca bunu çatışma nedeni sayar, bu baskı ve dayatmayı 
o zaman yapardı. O dönemde hem Cemaatin bunu yapacak maddi gücü vardı ve hem de 
bu grubun o dönemdeki düşmanca tutum ve uygulamaları sonucu Cemaatle yaşadıkları 
sürtüşme, ihtilaf, gerginlik ve ayrışma, Cemaatın bu gruba karşı böyle bir tavır 
ve dayatmada bulunması için yeterince bahane sağlıyordu. O dönemde bu gruba 
baskı uygulamak için Cemaatin böyle haklı gerekçeleri varken ve uygun bir ortam 
oluşmuşken niye bunu o zaman yapmasın da, yaklaşık üç-dört yıl sonra bu türden 
haklı bir gerekçesi yokken böyle bir baskı uygulasın. Bu, akla ve mantığa uygun 
olmayan, inandırıcılıktan yoksun, gerçeği yansıtmayan basit bir iftiradır.
 
İkinci iddia; Mücadelenin ulaştığı merhale çerçevesinde takip edilecek yol, 
yöntem, taktik ve stratejiler konusunda Cemaatle bu grup arasında bir 
tartışmanın yaşandığı, Cemaatın silahlı eylemi savunduğu, Menzil grubunun ise 
buna karşı çıktığı, bu düşünsel ve yöntemsel ayrılıkların çatışmaya dönüştüğü 
şeklindeki yalan iddiadır. Baştan beri yapılan izahatlarda görüldüğü gibi, bu 
grupla yaşanan sorunların ve meydana gelen ayrılığın bununla ilgisi yoktur ve 
böyle bir yönü hiç olmamıştır. Düşünce, yöntem ve merhale temelinde bir tartışma 
hiçbir zaman söz konusu olmadığı gibi, birlikteliğin son bulması da böyle bir 
durumdan kaynaklanmamıştır. Ayrıca, söz konusu çatışma birlikteliğin son 
bulmasıyla başlamamış, bu ayrılıktan yıllar sonra böyle bir çatışma meydana 
gelmiştir. Baştan beri ısrarla vurguladığımız gibi, bu grubun İslami kardeşlik 
ve dostluktan uzak bir şekilde, münafıkça basit grup çıkarlarını gözeterek, 
birliktelik sürecine ihanet etmeleri ve birlikteliği baltalamalarından 
kaynaklanan bir ayrışma söz konusu olmuştur.  
Üçüncü iddia; PKK’ye karşı Hizbullah’ı desteklemesi için Menzil grubuna Cemaatın 
baskı yaptığı, Menzil’in de bunu kabul etmemesi ve destek vermemesi sonucu 
Cemaatin bu gruba karşı maddi güç kullanıp eylem dayattığıdır. Baştan beri 
yaptığımız izahatlarda görüldüğü gibi, böyle bir şey hiçbir zaman söz konusu 
olmamıştır. Bu basit bir iddia olup, Cemaatın bu gruba böyle bir teklifi ve 
dayatması olmadığı gibi, bunlardan böyle bir beklentisi de olmamıştır. Cemaatın 
o dönemde bölge genelinde ulaştığı silahlı ve teşkilati gücü göz önünde 
bulundurulursa, böylesi küçük ve sadece Diyarbakır şehir merkezi ile sınırlı bir 
grubun maddi olanaklarına ve silahlı gücüne ihtiyaç duymayacağı çok açık bir 
şekilde görülecektir. Cemaatın böyle bir yardıma ihtiyacı olmadığı bir yana, 
eğer bu grup bütün imkanlarıyla destek verseydi dahi, bu grubun yapısal 
özelliklerinden dolayı Cemaate önemli bir katkısı olamaz, çatışmaların seyrini 
etkileyemez ve sonucunu da değiştiremezdi. 
Dördüncü iddia; PKK’yle silahlı çatışmaya girip girmeme, silahlı mücadele 
sürecini başlatıp başlatmama konusunda ayrılığa düşüldüğü, nifak grubunun PKK’ye 
karşı silahlı mücadelenin başlatılmasına karşı çıktığı, Cemaatın ise bunu 
savunduğu için bu grubun Cemaatten ayrıldığı ve bu kopma neticesinde yaşanan 
ihtilafların çatışmaya dönüştüğü şeklindeki iddiadır. Oysa ki bu grupla ayrılık, 
PKK ile çatışmanın başlamasından yıllar önce olup bittiğinden, böyle bir 
iddianın ileri sürülmesi için inandırıcı hiçbir gerekçe yoktur. Cemaatın PKK ile 
çatışmaları başladığında bu grupla hiçbir ilişki ve irtibat söz konusu 
olmadığından “PKK’ye karşı tavrımız ne olacak, PKK ile çatışalım mı yoksa 
çatışmayalım mı?” şeklinde bu insanlarla böyle bir tartışmanın zaman açısından 
yaşanması mümkün olmadığı gibi, böyle bir konunun gündeme gelmiş olabileceği 
bile düşünülemez. Ayrıca, nifak grubu dışında hem Kürdistan’da ve hem de Türkiye 
genelinde Cemaatle bir çok konuda düşünce ayrılığı içinde olan, ayrı yöntemlerle 
faaliyet yürüten ve Cemaate muhalif bir tutum içinde olan birçok kişi ve grup 
vardı. Niçin bu Müslüman fert ve gruplara yönelik böyle bir dayatma yapılmadı da 
sadece nifak grubuna yapıldı? Bütün bunlar bu iddianın gerçek dışı ve gülünç 
olduğunu göstermektedir.  
Görüldüğü gibi, bu grupla yaşanan ayrılık, ihtilaf, sürtüşme ve yaşanan 
çatışmaların yukarıda belirttiğimiz hiçbir iddia ile yakından uzaktan ilişkisi 
yoktur. Bu iddiaların hepsi ya cehaletten veya düşmanlıktan kaynaklanan, Cemaatı 
yıpratmaya ve gerçekleri gizlemeye yönelik ortaya atılan gerçek dışı yalan 
uydurmalardır. Bütün bu iddiaların hiçbir esası olmadığı gibi, akıl ve mantıkla 
bağdaşmayan, çok ham, basit ve inandırıcılıktan yoksun iddialardır. Olayların 
dışında olan ve sadece olayları iyi izleyen normal bir insanın inanamayacağı 
kadar temelsiz, uydurma ve karalama amaçlı propagandalardır.     [   
Geri Dön 
]   |